31 Ağustos 2009 Pazartesi

40 Ayet de Mutluluğun Formülü

Aristo'yu, Rousseau'yu, Shakespeare'i çok iyi bilenler, aslında kendilerini herkesten daha iyi tanıyan Yaratıcı'nın mutluluk önerilerini araştırmadılar. Belki de merak etmediler.

İşte size 40 Ayet de Mutluluğun Formülü...

İsra 37: Kibirli olma, alçakgönüllü davran.
Müddesir 1-5: Kendini fazla abartma.
Tekvir 25-27: Her şeyin üstesinden gelemeyeceğini asla unutma.
Bakara 156: Çaresizlik tuzağına düşme. Her zaman bir umut ışığı olduğunu aklından çıkarma.
Beled 5-6: Her şeye hakim olmak için uğraşıp hayatı yaşanmaz hale çevirme.
Hucurat 10: Büyüklük kompleksine kapılıp, insanları ezerek arkadaşlarını kendinden uzaklaştırma.
Muhammed 7: İyiliği karşılık beklemeden yap.
Rum 21: Tek başına mutlu olunamayacağını bil. Çevrenin mutluluğu için gayret göster.
Vakıa 83-87: Ölümden korkmak yerine, ölüm gerçeğiyle yüzleş.
Bakara 263: Yaptığın iyilikleri unut. Anlatarak onları kıymetsizleştirme.
Furkan 63: Sana yapılan kötülüğün karşılığını vermek yerine. Öfkenin dinmesini bekle.
İnşirah 1-3: Seni huzursuz edecek işlerden uzak dur. İhtirasını törpüle.
Maun 4-5: Eleştirinin keskin bir bıçak olduğunu unutma. Söyleyeceklerini iyi tart.
Mücadele 7: Hiçbir sırrın sonsuza kadar gizli kalamayacağını unutma.
Rahman 7-9: Çıkarcı olma. Adil davran.
Tekasür 1-2: Kibrine yenilip hep daha fazlasını isteyerek hayatını zehir etme.
Tevbe 40: En zor zamanda bile kesinlikle ümitsizliğe kapılma.
Fatır 19-22: Senden iyi durumda olanlara bakıp üzüleceğine, senden zor durumda olanları görüp rahatla.
Fecr 27-28: En sevdiğin şeyleri, başkalarıyla paylaşmanın keyfine var.
Hakka 33-35: Hayatının vazgeçilmezleri olsun. Onları küçük çıkarlar için asla feda etme.
Haşr 10: Muhatabına güvenmek istiyorsan, önce sen güvenilir ol.
Kalem 1-2: Yazdıklarının ve yaptıklarının peşini bırakmayacağını unutma. Gücünü insanların yararına kullan.
Münafıkun 4: Bencil olma, tebrik etmeyi bil.
Saff 2: Yalandan uzak dur.
Yusuf 32-33: Modern hayatın çarpıklaştırdığı kadın-erkek ilişkilerinin, hayatını esir almasına izin verme.
Ankebut 41: İyi bir dostun, paha biçilmez olduğunu aklından çıkarma.
Al-i İmran 92: İyilik yapma arzunu, şarta bağlama. Vermek almaktan daha büyük bir ihtiyaçtır, asla unutma.
En'am 50: Önyargılarla hayatı kendine zehir etme.
En'am 60: Bildiklerinle açıklayamadığın şeyler, hayatının kâbusu olmasın.
Felak 1-5: Korkuların tutsağı olarak yaşamaktan vazgeç.
Hacc 46: Kendini, hep daha iyiye ulaşmak zorunda olduğuna koşullama.
İbrahim 42: Merhametli olmaktan asla vazgeçme.
İsra 23: Anne ve babana 'off' bile deme.
Nisa 149: Kendini sürekli övmekten uzak dur.
Yunus 12: Vazgeçilmez olmadığını kabul et.
Enfal 56: Sözünüzde durmamanın utanç verici olduğunu aklından çıkarma.
Furkan 43: Heveslerini kendine ilah edinme.
Necm 3: İnanma duygunu diri tut.
Nisa 58: Karar verirken, vicdanının sesini duymazlıktan gelme.

27 Ağustos 2009 Perşembe

Salavat getirilecek yer ve zamanlar

"Mani bulunmamak şartıyla, her zaman salevat getirmek müstehabdır" deniyor. Müstehab olduğu yerler nelerdir?

Bazılarını İbni Abidin hazretleri şöyle bildiriyor:

1- Cuma günü ve cuma gecesi,

2- Sabah akşam, mescide girerken çıkarken,

3- Peygamberimizin kabrini ziyaret ederken,

4- Safa ile Merve’de,

5- Ezan okunurken,

6- İkamet edilirken,

7- Duanın başında, ortasında ve sonunda,

8- Telbiyeyi bitirdikten sonra,

9- Bir yere toplanırken ve oradan dağılırken,

10- Abdest alırken,

11- Abdestten sonra,

12- Bir şey unutulduğu vakit,

13- Vaaz ederken

14- Hadis okumaya başlarken

15- Hadis okumayı bitirince,

16- Kulak çınlarken,

17- Dini sual sorarken,

18- Fetva yazarken,

19- Kitap yazarken,

20- Hoca derse başlarken,

21- Talebe derse girince,

22- Kız istemeye gidenin,

23- Evlenenin ve evlendirenin,

24- Peygamber efendimizin ismini her işittiği veya yazdığı zaman,

25- Mühim işlerin başında,

26- Zikre başlarken,

27- Cenaze namazında ve namazda teşehhütten sonra salevat okumak sünnettir.

28- Resulullah sallallahü aleyhi ve sellemin ismini işitenin ömründe bir defa salevat getirmesi farz, okuyunca, yazınca, söyleyince, işitince ilkinde söylemek vacip, tekrarında müstehabdır. (Redd-ül-muhtar)

29- Gül koklarken; Resulullahın mübarek teri, gül gibi kokardı.

30- Müsafeha ederken,

31- Pilav yerken.





Yukarıdaki hususların bazıları hadis-i şerifle de bildirilmiştir:

(Cuma günü ve gecesi çok salevat getirene şefaat ederim.) [Beyheki]

(Cuma günü 80 salevat getirenin, 80 yıllık günahı affolur.) [Dare Kutni]

(Ezanı işitince tekrar edip bana salevat getirin! ) [Buhari]

(Dua perdelidir, salevat getirilince, perdeler yırtılır, dua kabul olur.) [Taberani]

(Allahü teâlâyı zikretmeden ve Resulüne salevat getirmeden toplanıp dağılmak, leşten dağılmak gibidir.) [İ.Ahmed]

(Bir toplulukta Allahü teâlâ anılmaz ve peygamberine salevat getirilmezse, o topluluk, kıyamette, hasret ve nedamet çekerler.) [Tirmizi]

(Abdestten sonra, on defa salevat getirenin gamı gider, duası kabul olur.) [Ey Oğul İlmihali]

(Söyleyeceği şeyi unutan, hatırlamak için bana salât-ü selam getirsin!) [İbni Sünni]

(Meclislerinizi bana salât-ü selam getirmekle süsleyin!) [Deylemi]

(Namaz kıldıktan sonra dua ederken önce Allahü teâlâya layık olduğu şekilde hamd et, sonra bana salevat getir, sonra dua et!) [Tirmizi]

(Kulağı çınlayan beni hatırlasın, bana salevat-ı şerife getirsin. Sonra da “Beni hayırla anana Allah rahmet etsin!” desin!) [Müslim]

(İsmim anılınca salevat okumayan, cimrilerin cimrisidir.) [Tirmizi]

(Yanında anıldığım halde bana salevat getirmeyenin burnu sürtülsün!) [Tirmizi]

(İsmim anılınca, salevat getirmeyen, zelil olsun!) [Tirmizi]

(İsmim anılınca salevat okumayan, cimrilerin cimrisidir.) [Tirmizi]

(Gül koklayıp da bana salevat getirmeyen, bana eziyet etmiş olur.) [Şir'a]

(İki müslüman, selamlaşıp müsafeha eder ve bir de bana salevat-ı şerife okursa, yeni doğmuş gibi bütün günahları temizlenir.) [R.Nasıhin]

(Bana bir salevat getirene, Allah ve melekleri 70 salât getirir.) [İ. Ahmed]

(Şefaatime en layık olan, bana en çok salevat okuyandır.) [Tirmizi]

(Bana çok salevat getirenin dertleri gider, günahları affolur.) [Tirmizi]

Teravih namazının günlere göre ayrı ayrı fazileti vardır

• Teravih namazının günlere göre ayrı ayrı fazileti vardır

1. gece teravih namazını kılanın: Bütün günahları bağışlanır.

2. gece teravih namazını kılanın: Kendisinin ve eğer mü’min iseler ana ve babasının günahları bağışlanır.

3. gece teravih namazını kılana: Melekler müjde vererek derler ki: “Ey falan kişi! Sana müjde olsun ki, Allah (cc) senin amelini kabul edip umduğuna nail eyledi.”

4. gece teravih namazını kılana: Allah (cc) Tevrat, İncil, Zebur ve Kuran’ı okumuş kadar sevap ihsan eder.

5. gece teravih namazını kılana: Allah (cc) Mescid-i Haram’da namaz kılanın sevabı kadar sevap ihsan eder.

6. gece teravih namazını kılana: Allah (cc) Beyt-i Mamur’u tavaf edenin sevabı kadar sevap ihsan eder.

7. gece teravih namazını kılana: Allah (cc) Musa'nın (a.s) yanında firavun ve haman ile mücadele etmiş sevabı ihsan eder.

8. gece teravih namazını kılana: Allah (cc) Bedir savaşında Peygamber Efendimiz (asm) ile beraber olmuş gibi sevap ihsan eder.

9. gece teravih namazını kılana: Allah (cc) Davud (as) ile beraber ibadet etmiş sevabı verir.

10. gece teravih namazını kılana: Allah (cc) dünya ve ahiret selameti verilir.

11. gece teravih namazını kılana: Kabul edilmiş umre sevabı verilir.

12. gece teravih namazını kılan: Sıratı yıldırım gibi geçer.

13. gece teravih namazını kılana: Beytullah’ı imar etmiş gibi ecir verilir.

14. gece teravih namazını kılana: Allah (cc) Kadir gecesini sabaha kadar ihya etmiş gibi sevap verir.

15. gece teravih namazını kılanın: Allah (cc) hacetini ve duasını kabul eder. Ahirette yüksek dereceler ihsan eder.

16. gece teravih namazını kılan: Kıyamet gününde kabrinden kalkarken “Lailahe illallah” diyerek kalkar.

17. gece teravih namazını kılan: Dünyadan çıkmadan Cennet-i Ala’daki makamını görür.

18. gece teravih namazını kılana: Şehitlere ve gazilere verilen ecir gibi ecir verilir.

19. gece teravih namazını kılanın: Allah (cc) dünya ve ahirette yardımcısı olur.

20. gece teravih namazını kılan: Rasulullah Efendimiz’i (asm) rüyasında görmeden dünyadan çıkmaz.

21. gece teravih namazını kılana: Yerde ve gökte ne kadar melek varsa hepsi onun için istiğfar eder. Ve Allah (cc) o kuldan razı olmadıkça dünyadan ahirete göçmez.

22. gece teravih namazını kılan: Ümmet-i Muhammed’in yetimlerini ve dullarını doyurmuş gibi sevap alır.

23. gece teravih namazını kılan: Ümmet-i Muhammed’in esirlerini azad etmiş gibi sevap alır.

24. gece teravih namazını kılan: Beraatını sağ elinden alır.

25. gece teravih namazını kılana: Ölüm meleği en güzel surette gelir, onu cennet nimetleriyle müjdeler.

26. gece teravih namazını kılanı: Allah’ın emriyle melekler şeytanın şerrinden korurlar.

27. gece teravih namazını kılana: Allah’ın emriyle cehennemin kapıları kapanır.

28. gece teravih namazını kılana: Allah’ın emriyle cennetin kapıları açılır, hangi kapıdan isterse o kapıdan girer.

29. gece teravih namazını kılana: Eyyüb'ün (as) sabır sevabı ihsan edilir ve bütün günahları bağışlanır.

30. gece teravih namazını kılana: Allah’ın emriyle arşın altından bir münadi şöyle seslenir: “Gece teravih namazını kılan kullar cehennemden azad olmuş kullardır. Korktukları cehennemden kurtulup umdukları ve Allah’ın Cemâl’ine nail olanlardır” Allah (cc) buyurdu ki: “ İzzetim ve Celalim hakkı için bu kullarıma af ile muamele eyledim. Cehennem ateşini vücutlarına haram eyledim”
Sonra Allah emreder ki; o kullara -erkek olsun, kadın olsun- cehennem azabından kurtulmak ve sıratı kolaylıkla geçmek için beraat yazılır.

Her kim inanarak 30 gece teravih kılsa Allah (cc) o kula şeksiz şüphesiz ihsan eder. (İmam-ı Gazali)
Kaynak: www.SoruSorCevapBul.com - Teravih Namazı'nın Her Gündeki Fazileti Ayrıdır

Muaz ibni Cebel Radiyallâhu Anh anlatıyor


Muaz ibni Cebel Radiyallâhu Anh anlatıyor:

Bir seferde Resul-i Ekrem Efendimiz Sallallâhu Aleyhi Vesellemle beraberdik. Yolda giderken, "Ya Resulallah, bana öyle iyi bir işten haber verin ki, beni Cennete soksun ve Cehennemden uzak tutsun" dedim.

Şöyle cevap verdi:

"Sen büyük bir şey sordun. Böyleyken yine bu dediğin şeyi Allah kime nasip ederse ona kolay gelir.

Allah'a ibadet edip, ona bir şeyi ortak koşma, erkân ve âdâbına uyarak namazı dosdoğru kıl, zekâtı ver, Ramazan orucunu tut; Beytullahı ziyaret et (haccet)."

Bundan sonra da, "Ya Muaz, hayır kapılarını sana göstereyim mi?" buyurdu.

"Evet, ya Resulallah." Dediler ki:

"Oruç bir kalkandır, fenalığa karşı bir siperdir.

Su ateşi söndürdüğü gibi, sadaka da günahları söndürür.

Gecenin yarısında namaz kılmak salih kulların alametidir."

(Tirmizî, İman: 8)

25 Ağustos 2009 Salı

Rahmet hazineleri

Allah’ı merak eden çocuğun soruları


Her çocuk sorar: Allah`ı niçin göremiyorum? Allah ne kadar büyük, nerede? Allah`ı kim yarattı, nasıl bir varlık? Allah neden bir? Telaş yok. Hepsinin cevabı var:

`Aklı olmayanın dini de yoktur` diyen Rabbin kullara en büyük nimeti hiç kuşku yok ki akıldır. Aklı diri tutmanın tek yolu ise merak duygusu. Merak duygusunun sordurduğu sorular aynı zamanda aklı diri tuttuğu gibi imana da idman yaptırır. Ama olayın öneminin farkında olmayıp, `fazla merak cildi bozar` diye kestirip atan bir kültüre sahip olanlar sorulardan korkarlar. Hele de bu sorular Yaratıcı`nın mahiyetini ve varlığını sorgular düzeyde ise ve bir çocuktan geliyorsa iş daha vahimdir. Hemen hemen her çocuk kafasında şu soruları şekillendirir ve bunlara cevap arar:

Allah`ı niçin göremiyorum?

Allah ne kadar büyük?

Allah nerede?

Allah`ı kim yarattı?

Allah nasıl bir varlık?

Allah neden bir?

Allah, aynı anda bu kadar işi nasıl yapıyor?

Allah, meyve yaratmak için, neden ağaç yaratıyor?

Allah yaratıyor, peki tabiat ne yapıyor?

Bu sorular velilerin bir kısmını korkutur. Hele cevap vermekte zorlanan velilerin pek çoğu çocuğun böyle sorular sormasını yasaklama yoluna bile gidebilir. Oysa herşeyi Yaratan, bu sorulara da mutlaka cevap yaratmıştır diye rahat olup, çocukların idrak edeceği şekilde sorulara yanıt vermenin yolunu aramak daha mantıklı bir yol.

Nitekim yukarıdaki soruları ve soruların yanıtlarını içeren bir kitap hazırlayan eğitimci yazar Özkan Öğe, `Sorulardan asla korkmayın! Yapışın soruların kuyruğuna ve çekebildiğiniz kadar çekin. Arkasından kocaman bir cevap gelecektir. Yeter ki, doğru cevapları bulma yolunda, engelleri aşacak kadar gayret gösterin, araştırın ve okuyun. Eğer aklınıza bir soru geliyorsa, mutlaka bir cevabı vardır` diyor. Uğurböceği Yayınları`nın neşrettiği Allah`ı Merak Ediyorum adlı kitapta, hemen her çocuğun ve hatta büyüğün Allah Hakkında cevap aradığı sorulara nasıl mantık yoluyla cevap verilebileceği belirtiliyor.

Yazarın oğlunun aniden `Allah`ı niçin göremiyorum baba?` diye sorması üzerine şaşırmasını dile getirerek, bu kitabı ona vereceği cevapları düşünürken kurguladığını belirten hoş bir yaşam öylküsü ile başlayan kitap 9 yaş üstü çocuklara hitap ediyor.

İşte size kitaptan tadımlık iki örnek metin:

Allah, Aynı Anda Bu Kadar İşi Nasıl Yapıyor?






Allah hakkındaki soruların pek çoğu, Allah`ı kendi sınırlarımız içinde düşündüğümüz için aklımıza geliyor.

`Ben yapamıyorum o zaman Allah nasıl yapıyor?` diyerek soruyoruz:

`Ben bir anda iki işi yapamıyorum, Allah nasıl sayısız işleri aynı anda yapıyor?`

Doğru! Sen aynı anda iki farklı yöne bakamıyorsun.

Aynı anda iki ayrı kelimeyi söyleyemiyor, sana söylenen iki kelimeyi aynı anda işitemiyorsun. İşitsen de, anlamıyorsun.

Bedeninin ve aklının sınırları var. İşte o sınırlardan bir tanesi de bu:

Aynı anda birden farklı şeyi yapamıyor, hatta düşünemiyorsun!

Ama bahar geldiğinde, milyarlarca çiçek bir gecede açıyor.

Çiçekler açarken, sayısız yumurtanın içinden sayısız kuş çıkıyor.

Kuşlar yumurtalarının içinde ağır ağır büyürken, toprağın altına atılan milyarlarca tohum çatlayıveriyor.

Tohumlar, minicik minicik filizlenirken, gökyüzündeki bulutların karnında yağmur damlacıkları yaratılıyor.

Yağmurlar tatlı tıpırtılarıyla yeryüzüne düşerken, binlerce anne dünyaya binlerce bebek getiriyor.

Binlerce bebeğin ilk çığlığı annelerinin kulaklarında yankılandığı anda, güneşte sayısız patlama meydana geliyor.

Ay`ın yüzeyine binlerce meteor düşüyor ve çocuklar neşe içinde, gökyüzünün mavi teninde açan rengarenk bir gökkuşağını birbirlerine gösteriyorlar.

Gökkuşağı, pırıl pırıl gülümserken, denizlerin metrelerce altında, milyarlarca küçük balık, ilk kez yüzgeçlerini hareket ettiriyor.

Balıklar, renkli mercan kayalıklarından hızla uzaklaşırken; aynı anda bir baba, oğlunun ilk kez adım atışını sevinçle seyrediyor.

Bir aslan kükrüyor, bir ceylanın kalbi pıtır pıtır atıyor, bir istiridyenin içinde, bir inci beliriyor.

Bir kanarya ilk kez ötüyor, bir fil ormanın derinliklerinde son nefesini veriyor.

Yaşlı ve şakacı bir karga, aşırdığı cevizin kabuğunu kırmak için çabalıyor.

Bir yerde sabah olurken, öte yerde gün batıyor.

Bir çocuk rüya görüyor, bir başkası `Günaydın anneciğim!` diyor.

Bedeninde milyarlarca hücre ölürken, milyarlarcası yaratılıyor.

Damarlarında kan akıyor, kalbin atıyor, beyin hücrelerin birbirlerine mesaj gönderiyor..

Bir yıldız kayıyor...

Gökyüzünde, melekler gülümsüyor!...

Ve daha bunlar gibi milyarlarca milyarlarca milyarlarca ve milyarlarca iş, Allah`ın yapması ve yaratmasıyla, birbirine karışmadan, çarpışıp bozuşmadan olup bitiyor.

Hem de, aynı anda...

Ve sen soruyorsun:

`Allah bütün bu işleri aynı anda nasıl yapıyor ve yaratıyor?`

Çevrene dikkatlice bakarsan, Allah`ın yarattığı bazı şeylere, bir anda sayısız işler yaptırıldığını göreceksin.

O zaman da Rabbimizin sonsuz kuvvet ve kudretiyle, bir anda sonsuz şeyleri yaratması ve yapması, senin için anlaşılamayacak bir durum olmaktan çıkacak.

Mesela, Allah`ın güneşini düşün.

Güneş doğduğunda, herkesi ve her şeyi aynı anda aydınlatır.

Onbinlerce insanın karşısında konuşan bir adamın her söylediği kelime, aynı anda herkesin kulağına gider.

Yer çekimi, dünyanın üzerindeki her şeyi aynı anda çeker.

Bütün bu işler, Allah`ın yarattığı kanunlar ile olur. Öyleyse, Allah`ın bir anda sonsuz şeyi yapması ve yaratması güneşin herkesi bir anda aydınlatması gibi; bir kelimenin binlerce insan tarafından aynı anda işitilmesi gibi; yerçekiminin aynı anda her şeyi çekmesi gibi kolaydır.

Allah `OL!` der ve olur

`Biz bir şeyi istediğimizde, sözümüz `OL`

demekten ibarettir; o da oluverir.`

— Nahl Suresi, 40

Allah bir çiçeği ne kadar kolay yaratıyorsa bir baharı da o kadar kolay yaratır.

Allah bir atomu ne kadar kolay döndürüyorsa, gezegenleri de o kadar kolay döndürür.

Allah bir insanı ne kadar kolay yaşatıyorsa, bütün insanları da o kadar kolay yaşatır.

Küçük işler kolay, büyük işler zordur. Ama bu bize göredir.

Allah için, küçük de büyük de birdir.

Allah için az ile çok aynıdır.

Allah için bir ile bin hiç farketmez.

Allah için ağır ile hafif arasında fark yoktur.

Çünkü Allah OL! der, her ne dilerse olur!

Şimdi sana bu sözlerimi daha iyi anlaman için bir örnek vereceğim.

Sen yazı yazmasını biliyorsun. Yani harfleri yan yana getirerek, kelimeler, cümleler yazabiliyorsun.

Şimdi bana söyle, eline kalemi alıp BİR yazmak mı daha kolaydır yoksa BİN yazmak mı?

`Ne farkeder?` mi dedin?

Canım biri BİR; öteki ise BİN! Farketmez mi hiç?

Elbette farketmez! Yazı yazmasını bilen biri için BİR yazmak ile BİN yazmak arasında tek bir harfden başka hiçbir fark yoktur.

BİR yazmak, BİN yazmaktan daha kolay olmadığı gibi; BİN yazmak, BİR yazmaktan daha zor da değildir.

Peki, KÜÇÜK yazmak ile BÜYÜK yazmak arasında fark var mıdır?

KÜÇÜK, küçük olduğu için kolay da; BÜYÜK, büyük olduğu için zor mudur?

Elbette yazı yazmasını bilen için, KÜÇÜK yazmak ile BÜYÜK yazmak arasında fark yoktur. İkisi de kolaydır.

Şimdi bu basit örneğin penceresinden bak, çok büyük bir gerçeği göreceksin:

Yoktan yaratan Allah için küçüğü yaratmak ile büyüğü yaratmak arasında fark yoktur.

Yoktan yaratan Allah için, bir tek şeyi yaratmak ile binlerce şeyi yaratmak arasında fark yoktur.

Ha bir atom, ha bir gezegen yaratmak; ha bir çiçek ha binlerce çiçek yaratmak, Allah için aynıdır.

Allah `OL!` dedikten sonra, her ne dilerse o olur. Allah dilerse bir tane yaratır, dilerse bin tane.

Allah dilerse küçük yaratır dilerse büyük.

Bir çiçek yaratır.

Bir ağaç yaratır.

Bir bahar yaratır.

Bir cennet yaratır.

Allah için hepsi birdir.

Bir atom yaratır.

Bir sinek yaratır.

Bir dağ yaratır.

Bir dünya yaratır.

Milyarlarca sinek yarattığı gibi; milyarlarca yıldız da yaratır.

Allah için hepsi birdir.

Allah `OL!` dedikten sonra, her ne dilerse o olur.

18 Ağustos 2009 Salı

Bas agrisinda okunacak dua

Resûlullah, Hazret-i Alî’ye buyurdu ki:

“Basin agriyinca, elini basina koy ve Hasr sûresinin sonunu – Lev enzelnâ’dan itibaren – oku.”

Resûlullah’in Hasr sûresinin bu kismini okudugu zaman, mübârek elini, mübârek basina koydugu ve:

“Ölüm hâriç, bu her hastaliga sifâdir”

buyurdugu bildirilmistir.

BİR HADÎS


Resûl-ü Kibriyâ (asm) buyurdular ki:

“Allah, benden evvel herhangi bir insanın cennete girmesini yasaklamıştır.

Ancak ben, sağıma baktığımda, beni geçmeye çalışan bir kadın görürüm.

Bu kadının benimle beraber cennete girmesinin sebebi nedir? diye sorarım.

O zaman, bana denir ki:

Bu, gençliği ve güzelliği yerinde bir kadın idi.

Fakat yanında yetîmleri bulunduğu için, onları büyütüp işleri yoluna girinceye kadar sabredip evlenmedi.

Onun bu şefkatli davranışına Allah’ın mükâfâtı böyle olmuştur.

” Tenbîhu’l-Muğterrin

EN MÜKEMMEL ORUÇ


Orucun ekmeli (en mükemmeli) ise, mide gibi bütün duyguları, gözü, kulağı, kalbi, hayâli, fikri gibi cihâzât-ı insaniyeye dahi bir nevi‘ Oruç tutturmaktır.

Yani muharremâttan (haram şeylerden), mâlâya‘niyâttan (lüzûmsuz şeylerden) çekmek ve her birisine mahsûs ubûdiyete (kulluğa) sevk etmektir.

Meselâ dilini, yalandan, gıybetten ve galîz (kaba) ta‘bîrlerden ayırmakla ona Oruç tutturmak ve o lisânı, tilâvet-i Kur’ân (Kur’ân okuma) ve zikir ve tesbîh ve salavât ve istiğfâr gibi şeylerle meşgul etmek (...) gibi sâir cihâzâta da bir nevi‘ Oruç tutturmaktır.

Mektubât

13 Ağustos 2009 Perşembe

Tesbih Namazı


“Ömründe bir defa olsun kıl!”
----------------------------------

Peygamber efendimiz amcası hazret-i Abbâs’ bir defasında buyurdu ki:

- Ey Abbâs, sana bir ihsânda bulunayım mı?

- Evet yâ Resûlallah!

- Ben sana birşey öğreteyim ki, onu işlediğin vakit Allahü teâlâ, senin günâhının evvelini ve âhirini, yenisi ve eskisini, kasıtlısını ve kasıtsızını, küçüğünü büyüğünü, gizlisi ve açığını bağışlasın!

- Yâ Resûlallah öğreteceğin bu şey nedir?

- Dört rek'atli namaz kıl! Her rek'atte, sübhanekeden sonra on defa, (Sübhânallahi velhamdülillâhi velâ ilâhe illâllahü vallahü ekber) dersin. Fâtiha'dan sonra bir zammı sûre okuyup ayakta iken onbeş defa, (Sübhânallahi velhamdülillâhi velâ ilâhe illâllahü vallahü ekber) dersin!

Rüku'a eğilince bunu on defa söylersin! Rüku'dan kalktığında ayakta olduğun hâlde, bunu on defa söylersin! Sonra secdeye varır, orada on defa söylersin! Secdeden kalkıp oturduğunda on defa söylersin! Tekrar secdeye vardığında on defa söylersin! Sonra ikinci rek'ata kalkarsın! Birinci rek'attaki gibi dört rek'atı da kılarsın!


Artık senin günâhların Alic'in (yürümekle dört gecede katedilen kumluk bir yer) kumlarının sayısı kadar da olsa, Allahü teâlâ seni bağışlar.


Bunu hergün bir defa kılmaya gücün yeterse kıl!


- Yâ Resûlallah, bunu hergün yapmağa kimin gücü yeter.


- Hergün kılmaya gücün yetmezse, her Cum'a bir defa kıl!

Her Cum'a kılamazsan, ayda bir defa kıl!

Ayda bir defa kılamazsan senede bir defa kıl!

Senede bir defa kılamazsan ömründe bir defa olsun kıl!

Ramazan hakında herşey

RAMAZAN’IN SON ON GÜNÜ HAKKINDA



Ashabdan bazıları rüyalarında Kadir gecesinin Ramazan’ın son yedi gecesinde bulunduğunu gördüler. Bunun üzerine Resul-i Ekrem [sav]:

“ Rüyalarınızın, Kadir gecesinin Ramazanın son yedi gecesinde bulunduğuna ilişkin olduğunu görüyorum. Buna göre Kadir gecesine kavuşmak isteyen, onu Ramazan’ın son yedi gecesinde arasın!” [Buhari, Teravih namazı, No:2017;, Müslim, Sıyam,No:1169.]

Resul-i Ekrem [sav], Ramazan ayında Kadir gecesinin faziletini elde etmek için araştırıyordu. Bir keresinde Ramazan ayının ilk on gününde itikafa girmişti. Sonra Ramazan’ın ikinci on gününde aramış ve bu şekilde birkaç kere yapmıştı. Sonunda Kadir gecesinin Ramazan’ın son on gününde aranması konusunda karar kılmış ve son on günde araştırılmasını emretmişti. Konuyla ilgili olarak Hz. Aişe’den [r.an] rivayet edilen bir hadis şöyledir:

“ Kadir gecesini Ramazan’ın son on gününde arayın.” [Buhari, Teravih namazı, No:2017;, Müslim, Sıyam,No:1169.]

Buhari’nin bir rivayetinde de şöyledir: “Ramazan’ın son on gününün tek gecelerinde arayın.” Bu manada birçok hadis vardır.

Hz. Ebu Bekir [r.a] diyor ki: “Ben Resul-i Ekrem [sav]’den, Kadir gecesinin Ramazan ayının son on günü dışında her hangi bir zamanda araştırılmasına dair bir şey duymadım. Resul-i Ekrem [sav] şöyle buyurdu:

“ Kadir gecesini Ramazan’ın bitimine ya dokuz ya yedi ya beş ya üç gece kala ya da son gecesinde arayın” [Ahmed b. Hanbel, MÜsned,5/36,39; Tirmizi,Savm,No:794.]

Hz. Ebu Bekir [r.a] Ramazan’ın ilk yirmi gününde senenin diğer günlerinde kıldığı kadar namaz kılıyordu. Son on gün girdiğinde çok fazla ibadet etmeye başlıyordu. Hz. Ebu Bekir [r.a] Kadir gecesinin Ramazan’ın son yedi gecesinde araştırılmasını emretti.

Ebu Zerr [r.a] anlatıyor: “İnsanlara Kadir gecesinin ne zaman olduğunu sorardım. Bir gün Resul-i Ekrem [sav]’e dedim ki:

-Ey Allah’ın Resulü! Kadir gecesi Ramazan ayında mı yoksa başka bir ayda mı? O [sav]:

-Ramazan ayındadır, dedi. Ben:

-Kadir gecesi, nebiler hayatta iken olur, onların vefatı ile birlikte kaldırılır mı yoksa kıyamete kadar devam edecek mi, diye sorduğumda:

-Kıyamete kadar devam edecek, cevabını verdi. Ben:

-Ramazan’ın hangi gecesinde, dedim. O [sav]:

-Onu ilk on gün ve son on günde arayın, buyurdu. Bu kez:

-Hangi on günde, diye sordum. Resul-i Ekrem [sav]:

-Son on günde. Bundan sonra bana bu konuyla ilgili başka soru sorma, dedi. Sonra Resul-i Ekrem [sav] konuşmaya devam etti. Ben bir boşluk bulup tekrar:

-Ey Allah’ın Resulü! Senin üzerindeki hakkım için söyler misin, son on günün hangisinde, dedim. Bunun üzerine Resul-i Ekrem [sav] bana o kadar sinirlendi ki, o zamana kadar bana hiçbir sohbetimizde öyle sinirlenmemişti. Sonra dedi ki:

-Son yedi günden birinde arayın. Bundan sonra bana daha bu konuyla ilgili soru sorma! ”[ Ahmed b. Hanbel, Müsned, 5/171; İbn Hıbban, Sahih,5/274; Hakim, Müstedrek,1/437.]

Bu hadise göre Kadir gecesi, Ramazan ayının son yedi gecesinden birindedir.

Ayın yirmi üçünün hangi gün olduğu konusunda görüş ayrılığı vardır. Kimileri son yedi günün başlangıcının ayın yirmi üçü olduğunu söylemişlerdir. Bilal’den [r.a] rivayet edilen ve bu görüşü destekleyen bir hadis şöyledir:

“ Ramazan’ın yirmi üçü son yedi günün başlangıcıdır.” [Buhari,8/153,No:4470.]

İmam-ı Malik [rah] şöyle demiştir: “Diyorum ki -Allah en iyisini bilir- Ramazan’ın son dokuz gününün başlangıcı ayın yirmi biridir. Son beş gününün başlangıcı ayın yirmi beşidir.” Abdulmelik b. Habib [rah], imam-ı Malik’in bu sözünü şöyle yorumlamıştır: “Bu Ramazan ayının noksan hesaplanmasına göredir.”

Eyüb es-Sehtayani [rah] Ramazan’ın yirmi üç ve yirmi dördüncü gecelerinde gusül alır, kokular sürünür ve şöyle derdi: “Yirmi üçüncü gece Medinelilerin gecesidir. Yirmi dördünce gece ise bizlerin gecesidir. Yani Basralıların.”

Kimileri de Ramazan’ın son yedi gününün başlangıcının ayın yirmi dördü olduğunu söylemişler ve özellikle yirmi dördüncü gecede daha fazla ibadet etmişlerdir. Hz. Enes [r.a] ve Hz. Hasan’ın [r.a] da bu görüşü savunanlardan olduğu rivayet edilmiştir. Yine bir rivayete göre Hasan [r.a] şöyle demiştir: “Yirmi sene boyunca Ramazan’ın yirmi dördüncü gecesinde güneşin doğuşunu takip ettim ve Güneş’in bu günde ışığının olmadığını gördüm.” İbni Abbas’tan [r.a] da bu şekilde bir rivayet vardır.

Ebu Zerr [r.a] ve Said el-Hudri [r.a] Ramazan ayını tam olarak hesaplamışlar ve son yedi günün başlangıcının ayın yirmi dördü olduğu görüşünü savunmuşlardır. Bu görüşü savunan daha birçok kimse vardır.

Resul-i Ekrem [sav]’den son yedi günün başlangıcının ayın yirmi üçü olduğu rivayeti de vardır. Cabir [r.a] diyor ki:” Abdullah b. Üneys Resul-i Ekrem [sav]’e Kadir gecesinin hangi gün olduğunu sordu. Bu soruyu sorduğunda Ramazan ayından yirmi iki gece bitmişti. O [sav] da:

“Kadir gecesini bu aydan geride kalan bu yedi günden birinde arayın!” [Mecmauz-Zevaid,3/175.]buyurdu.

Ramazan'ı Şerifte hergün okunacak Yasin'i Şeriflerin kimlere bağışlanacağını gösterir liste

1. gün
ALLAH rızası için
2.gün
Şehri alem ve nebiyyi muhterem efendimiz için
3.gün
Adem aleyhisselam ve Havva anamız için
4.gün
Hak raduyallhu anhu içinmiz için
5.gün
Ebubekir efendimiz için
6.gün
Hz. Ömer efendimiz için
7.gün
Hz.Osman efendimiz için
8.gün
Hz.Ali efendimiz için
9.gün
Hz.Fatıma validemizin ervahı şerifleri için
10.gün
Hz.Ayşe validemizin ervahı şerifleri için
11.gün
İmam Hasan efendimizin ervahı şerifleri için
12.gün
İmam Hüseyin efendimizin ervahı şerifleri için
13.gün
Ali evlatları ve onlarla beraber karbelada şehit olanlar ve ehlibeytlerinini ervahı için
14.gün
cihariyari güzin ve üçbin ashabı muvahhidinin ervahı şerifleri için
15.gün
can acısı duymayıp ruhumun asan kabzolunması için
16.gün
günahlarımın affı ile noksan sevaplarımın ihsan olması için
17güb
münker ve nekir cevabını asan ile vermek ve dergahı izzete makbul olması için
18.gün
kabrimin nur ile dolması için
19.gün
kur'anı-ı azimüşşanın güzelce surette gelip kabirde bana yoldaşlık yapması için
20.gün
mizanda sevaplarımın ağır gelmesi için
21.gün
sırat köprüsünü selamet ile geçmek ve ehli cennetten olmak için
22.gün
mahşerde arş gölgesinde sakin olmak için
23.gün
cennet kapıları Rıdvan'ına armağan olması için
24.gün
Azrail aleyhisselam için
25.gün
Hz.Resul aleyhisselam hazretlerine komşu olmak için
26.gün
nur tabakalı ile gelip Peygamber efendimizi karşılayan hurilere armağan olması için
27.gün
Bütün günahlarımın affı mağrifet olması için
28.gün
kıyamette beratımın sağ yanıma verilmesi için
29.gün
Allahu tealanın dergahına varan yüzü ak kalbi pak kullarından olmak için
30.gün
Cenabı Rabbi Alemin hazretlerinin cemali paki olan azimüşerefi görmek ve Cennet-i alada onu görenler sınıfına müyesser olmak için
BAYRAM GÜNÜ
bu okuduğum yasin-i şeriflerin Cenabı Rabbi Alemin dergahı izzetinde kabulü ve makbul olması için

Alimler demişlerdir ki: oruç ve açlıkda on güzel haslet vardır:
---------------------------------------------------------------
l. Açlıkta kalb safası, gönlün hakka inkıyadı, göz keskinliği vardır.
Tokluk ise aptallık ve tenbellik verir, basireti kör eder. Dimağda buharı fazlalaşdırır, bu sebeble kalbde bir ağırlık olur. Söylenen fikirlere intikal ve intibak edemez, esrarı anlayamaz.
2. Açlıkta rikkat-i kalb olur. Kalb safası da insanı münacatın lezzetini idrak etmeye hazırlar, zikrinin ve sair ibadetlerinin te'sirini görür.
3. Kalbde züll ü inkisar olur, şımarıklık gider. Cenab-ı Hakk da hadîsi kudside: "Ben, benim rızam için kalbi münkesir olanlarla beraberim", buyurmuştur. Lüzumsuz ferah ve tuğyanın başlangıcı olan, aynı zamanda büyük mahrumiyetlerin sebebi olan iftihar ve böbürlenme duygusu gider. Nefis açlıkla kırıldığı kadar hiç bir şeyle kırılmaz.
4. İnsan açlıkda belaları unutmaz, zararlara ve afetlere duçar olanları unutmaz. Tok olan açları unutur, aç olanlar ise açlığın ve belaların elemlerini bilirler. Elemli fakirleri ve zayıfları unutmazlar.
5. Açlık bütün ma'siyet arzularını kırar, devamlı kötülüğü emreden nefsin (nefs-i emmarenin) üzerine basar.
6. Açlık, insana betaet ve hamakat veren fazla uykuyu defeder. Çok yiyen ise çok içer, çok içen çok uyur, çok uyuyanın gafleti artar. Kimin gafleti artarsa hüsrana uğrar ve nedameti artar.
Bu sebeble meşayih-i kiram müridi ere: "Çok yemeyiniz, çok içmeyiniz, bu sebeble çok uyursunuz ve hüsrana uğrarsınız" diye buyurmuşlardır.
7. Açlıkta ibadete devam kolaylaşır. Toklukta ise ibadet zorlaşır, ibadete devam ise daha güçleşir.
8. Açlıkta bedenler ve uzuvlar sıhhatli olur, hastalıklar def olur. Çünkü umumiyetle hastalıkların sebebi çok yemek, çok içmek, çok uyumak, kan fazlalığıdır. Hastalık ibadetlere mani olur, kalbi huzursuz eder, ibadet şevkini kırar.
9. Gayet sade bir hayat sürer, sıkıntısı olmaz. Az yemeği itiyad edinen az mala kanaat eder. Bu sebeble Rasûlullah -sallallalahü aleyhi ve sellem-: "İktisada riayet eden fakra duçar olmaz." yani maîşetinde orta yolu tutan fakir olmaz buyurmuşlardır.
10. Açlıkta sadakasını gönül huzuru ile verebilir, yemeğinin fazlasını yetimlere, miskinlere dağıtır, kıyamette de sadakası altında gölgelenir.

TAKVA İÇİN ORUÇ
----------------
Cenabı Hakk Azze ve Celle ayeti kerimede: "Orucun farzıyyeti sizin ittikanız için" buyurmuştur. Çünkü oruç insanın kuvvei şehvaniyyesini kırdığı gibi nefsin heva ve hevesini kırarak bütün azalan günahdan, isyandan ictinab ile zühd ü takvaya sebeb olacağı beyan buyurulmuştur. Çünkü insanların dünyevî mesaisi iki şeye münhasırdır: Biri tatlı tatlı yiyip içmek arzusudur. Diğeri de kuvve-i şehvaniyyedir. Bu iki arzu da ancak oruç ile men'edilmiş olduğu gibi tasfiye-i cesed ve bazı emraz-ı kalbiyyenin tathirine de oruç vesile olur. Ve tıbben de midenin tashîhine vesile olduğu malum, bir hakikattir.
Muhammed bin el-Haris -radıyallahu ahn- der ki: Beş zümreye beş şeyi sordum, hepsi de aynı cevabı verdiler:
1. Tabiblere devaların en şifalısını sual ettim: "Açlıktır ve az yemekdir," dediler.
2. Hikmet ehillerine: "Allah'a ibadete en fazla yardımcı olan nedir?" diye sual ettim. "Açlıktır ve az yemektir" dediler.
3. Zahidlere, "Zühde en fazla kuvvet kazandıran nedir?" diye sual ettim. "Açlıktır ve az yemektir" dediler.
4. Alimlere, "İlim hıfzında en fazla yardımcı şey nedir?" diye sual ettim, "Açlıktır ve az yemektir" dediler.
5. Sultanlara, "Her vakit dikkatli bulunmanın çaresi ve en güzel, en lezzetli taam nedir?" diye sual ettim, "Açlıktır ve az yemektir" dediler.

Mahmud Sami Ramazanoğlu


Sıcak Günlerde Oruç Tutmak
---------------------------

Resulullah (s.a.v) buyurmustur ki: “Sicak günlerde oruç tutmak cihattir.”

Yazın şu sıcak günlerinde hepimiz evimizde , işimizde sıcaktan bunalarak zaman geçiriyoruz.Bu sıcaklar devam ederken Ramazan ayıda geldi.Acaba sıcak günlerde orucu nasıl tutacağız diye insanın içinde bir his uyanıyor.Aslında bu düşünce ramazanda oruçlu iken karnımızın açlığından değil sıcak günlerdeki aşırı su ihtiyacımızdan olsa gerek.

Yaz sıcağında oruç günleri, çeyrek yüzyıl önceydi.O günlerde oruç tutanlar sabah uyanır, işe gider çalışır, işten çıkar eve gelir ama oruç açma zamanı gelmezdi.Kavurucu sıcaklarda tarlada çalışanlar için çok zor geçerdi.Maç yapsan dayanılmaz susarsın.Oyun oynasan ibadetin hasar görür.Örgü örsen baş ağrısı.Uyusan anlamı kalmaz.Sohbetle vakit dolmaz.Zor geçerdi .Yola çıkıp tur atanlar mı istersiniz, ‘sevap’ olduğu için iftar sofrasının başında saatlerce bekleyenler mi .
“Ah o eski Ramazanlar” diye bir iç çekiş vardır ya bizde…İçindeki serzenişlerin ve özlemlerin tamamı doğru olabilir, ama en gerçekçisi budur.Böyle geçerdi Ramazanlar.İnsanlar susuzluklarından, açlıklarını unuturlardı.Top atılınca da orucu birer sürahi su ile açarlardı.***Bu yıl Müslümanlar yine nispeten aynı hissi yaşayacaklar.Çünkü bu Ramazan, son Ramazan’dan daha sıcak olacak.Gelecek yıl daha zor… Seneye 11 gün daha erken başlayacak.İki yıl sonra orucun yarısından çoğu Ağustos’ta tutulacak.

Farz olan orucun vakti, Ramazan ayının günleridir. Oruç ay takvimine göre tutulur. Bilindiği gibi kameri aylar güneş takvimindeki aylara göre onbir gün önce gelir.
Böylece Ramazan orucuna her yıl onbir gün erken başlandığından Ramazan ayı yaklaşık 33 yılda sıra ile yılın bütün mevsimlerini dolaşmış ve oruç tutacağımız zamanlar da değişmiş olur. Bu durum, Müslüman’ın değişik mevsimlerde oruç tutmasını ve dolayısıyla her mevsimin zorluklarına kendini alıştırmasını ve yoksulların çeşitli mevsim şartlarında çektikleri sıkıntıları anlamasını sağlar.

Bilindiği gibi dünya üzerinde bölgeler arasında önemli farklar vardır. Meselâ; Kuzey yarım kürede kış iken güney yarım kürede yaz hüküm sürmektedir.

Eğer oruç, güneş takvimine göre belirli bir mevsimde tutulsaydı, bazı bölgelerdeki Müslümanlar ömür boyu soğuk mevsimde oruç tutarken bazıları daima sıcak günlerde tutacak, aynı şekilde müslümanların bir kısmı daima uzun günlerde oruç tutarken, bir kısmı da kısa günlerde tutmuş olacaktı.

Böylece bazı Müslümanlar orucu her zaman kolaylıkla tuttuğu halde bazıları da daima güçlük içinde tutmak zorunda kalacaktı.

Orucun, yılın bütün mevsimlerini sıra ile dolaşan Ramazan’da tutulması ile bu sakıncalar ortadan kalkmıştır.

Ebu Bekir ibni Abdurrahman anlatıyor:

“Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellemi oruçlu iken sıcaktan dolayı başına su dökerken gördüm.” (Müsned 3:292, 319)

Sıcak yaz günlerde oruç tutarken susuzluğa karşı dayanmak için başa su dökmek, duş almak oruçluyu rahatlatır, günü tamamlamayı kolaylaştırır.

Bu şekilde serinlemek hadiste belirtildiği gibi aynı zamanda bir sünnet-i seniyyedir, Peygamberimizin uyguladığı bir yoldur.
Gönderen admin zaman: 07:15 0 yorum
Etiketler: Oruç, Ramazan
Çocuklara Ramazan’ın farkını hissettirin

İftar vaktinin erken olması sebebi ile çoğu insan orucunu işyerinde açacak. Hiç olmazsa ilk günde imkanlarınızı zorlayıp orucunuzu evinizde ailenizle birlikte açmaya çalışın! Çocuklar Ramazan'ın farkını hissetsin!

Teravihe çocuğunuzla gidin

Elinden tuttuğunuz çocuğunuzla birlikte teravih namazına gidin. Namazdan sonra, önce çocuğunuza küçük; ama onun hoşuna gidecek bir hediye verin. Sonra yanınıza aldığınız çikolata ya da şekerleri teravihe gelen diğer çocuklara dağıtarak onlara Ramazan’ın rahmet yüzünü bir kere daha gösterin.

Ekonomik durumunuz iyiyse bunu sık sık yaparak camiye gelen çocukları sevindirin.

Çocukları camiden kovmayın

Teravihtesiniz, huşu ile namazınızı kılıyorsunuz. Çevrenizde yüzlerindeki rahmetten izlerle muzipçe dolaşan hatta safların arasında koşuşan çocuklar var. Halden anlamayan bazı nadanların onların koşuşturmasından rahatsız oldukları belli.

Çocuklara kızarak sert sert bakışları ile onları azarlayanların aksine, siz nazarınıza rahmeti yerleştirin ve kendilerinden hoşnut olduğunuzu izhar edin. Namazdan sonra da karşılaştığınız çocuğun başını okşayıp onu tebrik ederek “Allah ibadetinizi kabul etsin” deyin.


Çocukların dinî eğitiminde bu ay bir fırsattır


Eğitim, büyüklerin kendilerini takip eden nesli her yönden geliştirmek, çelişki ve tutarsızlıklardan kurtarmak, ahenkli davranış ve olgunlaşmış şahsiyete ulaştırmak için gösterdiği çabalar bütünüdür. Eğitim için müsait ortamın, heyecanın, motivasyonun ve uygulama yapma imkânının bulunması şarttır. Çocuklara İslâmi eğitimin kazandırılmasının en müsait ortamlarından biri de Ramazan ayıdır.

Heyecan, eğitimi hem kolaylaştıran hem de zorlaştıran bir husustur. Bu itibarla heyecanın eğitime verdiği olumlu ve olumsuz olmak üzere iki yönlü etkisi vardır. Öğrenilecek şeyle aynı yönde olan heyecanlar eğitimi kolaylaştırır; fakat öğrenilecek şeyle zıt yönde olan heyecanlar eğitimi zorlaştırır. Meselâ Ramazan ayının heyecanı, İslâmi terbiyeyi kolaylaştırarak İslâm eğitimine olumlu bir katkıda bulunur. Bunun yanında İslâm örf, âdet ve ahlakıyla uzaktan yakından hiç alâkası olmayan bazı bayramların heyecanı ise çocukların İslâmi terbiyeyi kazanmalarına engel olur. Heyecanın en büyük neticesi motivasyonu ortaya çıkarmasıdır. Kısaca motivasyon, öğrenilecek şeye karşı iradeli olarak ilgi ve merak duymaktır. Herhangi bir şeye ilgi ve merak duymadan onu öğrenmek mümkün değildir. Bu sebeple ilgisizlik ve dikkatsizlik, öğrenme ve anlamaya engel olan kalbe çekilmiş bir perdedir. Artık bugün çocuğa motivasyon kazandırılmadan eğitim ve öğretim yapılamayacağı bütün dünya eğitimcileri ve pedagogları tarafından kabul edilmiş bir husustur. Bunun yanında halkımız arasında "Merak ilmin hocasıdır" sözü yıllardır kullanılmış ve adeta atasözü haline gelmiştir.

En büyük muallim ve terbiye edici olan Kainatın İftihar Tablosu Peygamber Efendimiz (sas) de, bir şeyler anlatmak istediğinde ashabının ilgi ve merakını uyandırarak motivasyonunu artırırdı. Bütün bunlardan da anlaşılıyor ki, Müslüman anne–babanın yapacağı ilk iş, çocukta harekete geçirici güç olan ilgi ve merakı temin etmektir. Bu sebeple dikkati toplamak için mübarek Ramazan ayı, oruç, teravih namazı, imsak ve sahur gibi çeşitli motiflerden faydalanmak lazımdır.


Çocuklar sizi namaz kılarken görsün
Bugün bir başlangıç yapın. 1,5-2 yaşından büyük çocuğunuz varsa onların bulunduğu bir ortamda namaz kılın. Onlar sizlerin önlerinize gelsin, sırtınıza çıksın. Onlara müdahale etmeyin. Peygamberimiz de bu şekilde davranmıştı.

Çocuklarınız sizi namaz kılarken görsün. Bu onun zihnine yerleşecek ve ileride evde sizin yaptıklarınız adına çok önemli bir hatıra olarak kalacaktır. Mümkünse namazlarınızı evde eşlerinizle birlikte cemaat yaparak kılın. Böylece namazınızın yirmi yedi kat daha fazla sevap getireceğini Efendimiz (sas) haber veriyor.


Kaynak: Zaman Gazetesi


İftar vaktinin erken olması sebebi ile çoğu insan orucunu işyerinde açacak. Hiç olmazsa ilk günde imkanlarınızı zorlayıp orucunuzu evinizde ailenizle birlikte açmaya çalışın! Çocuklar Ramazan'ın farkını hissetsin!

Teravihe çocuğunuzla gidin

Elinden tuttuğunuz çocuğunuzla birlikte teravih namazına gidin. Namazdan sonra, önce çocuğunuza küçük; ama onun hoşuna gidecek bir hediye verin. Sonra yanınıza aldığınız çikolata ya da şekerleri teravihe gelen diğer çocuklara dağıtarak onlara Ramazan’ın rahmet yüzünü bir kere daha gösterin.

Ekonomik durumunuz iyiyse bunu sık sık yaparak camiye gelen çocukları sevindirin.

Çocukları camiden kovmayın

Teravihtesiniz, huşu ile namazınızı kılıyorsunuz. Çevrenizde yüzlerindeki rahmetten izlerle muzipçe dolaşan hatta safların arasında koşuşan çocuklar var. Halden anlamayan bazı nadanların onların koşuşturmasından rahatsız oldukları belli.

Çocuklara kızarak sert sert bakışları ile onları azarlayanların aksine, siz nazarınıza rahmeti yerleştirin ve kendilerinden hoşnut olduğunuzu izhar edin. Namazdan sonra da karşılaştığınız çocuğun başını okşayıp onu tebrik ederek “Allah ibadetinizi kabul etsin” deyin.


Çocukların dinî eğitiminde bu ay bir fırsattır


Eğitim, büyüklerin kendilerini takip eden nesli her yönden geliştirmek, çelişki ve tutarsızlıklardan kurtarmak, ahenkli davranış ve olgunlaşmış şahsiyete ulaştırmak için gösterdiği çabalar bütünüdür. Eğitim için müsait ortamın, heyecanın, motivasyonun ve uygulama yapma imkânının bulunması şarttır. Çocuklara İslâmi eğitimin kazandırılmasının en müsait ortamlarından biri de Ramazan ayıdır.

Heyecan, eğitimi hem kolaylaştıran hem de zorlaştıran bir husustur. Bu itibarla heyecanın eğitime verdiği olumlu ve olumsuz olmak üzere iki yönlü etkisi vardır. Öğrenilecek şeyle aynı yönde olan heyecanlar eğitimi kolaylaştırır; fakat öğrenilecek şeyle zıt yönde olan heyecanlar eğitimi zorlaştırır. Meselâ Ramazan ayının heyecanı, İslâmi terbiyeyi kolaylaştırarak İslâm eğitimine olumlu bir katkıda bulunur. Bunun yanında İslâm örf, âdet ve ahlakıyla uzaktan yakından hiç alâkası olmayan bazı bayramların heyecanı ise çocukların İslâmi terbiyeyi kazanmalarına engel olur. Heyecanın en büyük neticesi motivasyonu ortaya çıkarmasıdır. Kısaca motivasyon, öğrenilecek şeye karşı iradeli olarak ilgi ve merak duymaktır. Herhangi bir şeye ilgi ve merak duymadan onu öğrenmek mümkün değildir. Bu sebeple ilgisizlik ve dikkatsizlik, öğrenme ve anlamaya engel olan kalbe çekilmiş bir perdedir. Artık bugün çocuğa motivasyon kazandırılmadan eğitim ve öğretim yapılamayacağı bütün dünya eğitimcileri ve pedagogları tarafından kabul edilmiş bir husustur. Bunun yanında halkımız arasında "Merak ilmin hocasıdır" sözü yıllardır kullanılmış ve adeta atasözü haline gelmiştir.

En büyük muallim ve terbiye edici olan Kainatın İftihar Tablosu Peygamber Efendimiz (sas) de, bir şeyler anlatmak istediğinde ashabının ilgi ve merakını uyandırarak motivasyonunu artırırdı. Bütün bunlardan da anlaşılıyor ki, Müslüman anne–babanın yapacağı ilk iş, çocukta harekete geçirici güç olan ilgi ve merakı temin etmektir. Bu sebeple dikkati toplamak için mübarek Ramazan ayı, oruç, teravih namazı, imsak ve sahur gibi çeşitli motiflerden faydalanmak lazımdır.


Çocuklar sizi namaz kılarken görsün

Bugün bir başlangıç yapın. 1,5-2 yaşından büyük çocuğunuz varsa onların bulunduğu bir ortamda namaz kılın. Onlar sizlerin önlerinize gelsin, sırtınıza çıksın. Onlara müdahale etmeyin. Peygamberimiz de bu şekilde davranmıştı.

Çocuklarınız sizi namaz kılarken görsün. Bu onun zihnine yerleşecek ve ileride evde sizin yaptıklarınız adına çok önemli bir hatıra olarak kalacaktır. Mümkünse namazlarınızı evde eşlerinizle birlikte cemaat yaparak kılın. Böylece namazınızın yirmi yedi kat daha fazla sevap getireceğini Efendimiz (sas) haber veriyor.



Peygamber efendimiz (s.a.v.), Ramazan-ı şerifin fazileti hakkında buyuruyor ki
------------------------------------------------------------------------------
(Ramazan ayı mübarek bir aydır. Allahü teâlâ, size Ramazan orucunu farz kıldı. O ayda rahmet kapıları açılır, Cehennem kapıları kapanır, şeytanlar bağlanır. O ayda bir gece vardır ki, bin aydan daha kıymetlidir. O gecenin [Kadir gecesinin] hayrından mahrum kalan, her hayırdan mahrum kalmış sayılır.) [Nesai]

(Ramazan ayı gelince, “Hayır ehli, hayra koş, şer ehli, kötülüklerden el çek” denir.) [Nesai]

(Ramazan bereket ayıdır. Allah bu ayda, günahları bağışlar, duaları kabul eder.) [Taberani]

(Ramazan gelince, Allahü teâlâ meleklere, müminlere istiğfar etmelerini emreder.) [Deylemi]

(Farz namaz, sonraki namaza kadar; Cuma, sonraki Cumaya kadar; Ramazan ayı, sonraki Ramazana kadar olan günahlara kefaret olur.) [Taberani]

(Peş peşe üç gün oruç tutabilenin, Ramazan orucunu tutması gerekir.) [Ebu Nuaym]

(Bu aya Ramazan denmesinin sebebi, günahları yakıp erittiği içindir.) [İ.Mansur]

(Ramazanın başı rahmet, ortası mağfiret, sonu ise, Cehennemden kurtuluştur.) [İ.Ebiddünya]

(İslam, kelime-i şahadet getirmek, namaz kılmak, zekat vermek, Ramazan orucunu tutmak ve haccetmektir.) [Müslim]

(Allahü teâlânın, gözlerin görmediği, kulakların işitmediği ve hiç kimsenin hayaline bile gelmeyen nimet dolu sofrası, ancak oruçlular içindir.) [Taberani]

İmam-ı Rabbani hazretleri de buyuruyor ki:

Mübarek Ramazan ayı, çok şereflidir. Bu ayda yapılan, nafile namaz, zikir, sadaka ve bütün nafile ibadetlere verilen sevap, başka aylarda yapılan farzlar gibidir. Bu ayda yapılan bir farz, başka aylarda yapılan yetmiş farz gibidir. Bu ayda bir oruçluya iftar verenin günahları affolur. Cehennemden azat olur. O oruçlunun sevabı kadar, ayrıca buna da sevap verilir. O oruçlunun sevabı hiç azalmaz.

Bu ayda, emri altında bulunanların, işlerini hafifleten, onların ibadet etmelerine kolaylık gösteren âmirler de affolur, Cehennemden azat olur. Ramazan-ı şerif ayında, Resulullah, esirleri azat eder, her istenilen şeyi verirdi. Bu ayda ibadet ve iyi iş yapabilenlere, bütün sene bu işleri yapmak nasip olur.

Bu aya saygısızlık edenin, günah işleyenin bütün senesi, günah işlemekle geçer.

Bu ayı fırsat bilmeli, elden geldiği kadar ibadet etmelidir. Allahü teâlânın razı olduğu işleri yapmalıdır. Bu ayı, ahireti kazanmak için fırsat bilmelidir.

Kur’an-ı kerim Ramazanda indi. Kadir gecesi bu aydadır. Ramazan-ı şerifte iftarı erken yapmak, sahuru geç yapmak sünnettir. Resulullah bu iki sünneti yapmaya çok önem verirdi.

İftarda acele etmek ve sahuru geciktirmek, belki insanın aczini, yiyip içmeye ve dolayısıyla her şeye muhtaç olduğunu göstermektedir. İbadet etmek de zaten bu demektir.

Hurma ile iftar etmek sünnettir. İftar edince, (Zehebez-zama’ vebtellet-il uruk ve sebet-el-ecr inşaallahü teâlâ) duasını okumak, teravih kılmak ve hatim okumak önemli sünnettir.

Bu ayda, her gece, Cehenneme girmesi gereken, binlerce Müslüman affolur, azat olur.

Bu ayda, Cennet kapıları açılır. Cehennem kapıları kapanır. Şeytanlar, zincirlere bağlanır. Rahmet kapıları açılır. Allahü teâlâ, bu mübarek ayda Onun şanına yakışacak, kulluk yapmayı ve Rabbimizin razı olduğu, beğendiği yolda bulunmayı, hepimize nasip eylesin!

Açıktan oruç yiyen, bu aya hürmet etmemiş olur. Namaz kılmayanın da, oruç tutması ve haramlardan kaçınması gerekir. Bunların orucu kabul olur ve imanları olduğu anlaşılır.

Ramazanda oruç tutmak hakkındaki hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:

(Ramazan orucu farz, teravih namazı ise sünnettir. Bu ayda oruç tutup, gecelerini de ibadetle geçirenin günahları affolur.) [Nesai]

(Ramazan orucunu farz bilip, sevap bekleyerek oruç tutanın günahları affolur.) [Buhari]

(Ramazan orucunu tutup ölen mümin, Cennete girer.) [Deylemi]

(Ramazan bereket ayıdır. Allah bu ayda, günahları bağışlar, duaları kabul eder. Bu ayın hakkını gözetin! Ancak Cehenneme gidecek olan, bu ayda rahmetten mahrum kalır.) [Taberani]

(Ramazan ayında ailenizin nafakasını geniş tutun! Bu ayda yapılan harcama, Allah yolunda yapılan harcama gibi sevaptır.) [İbni Ebiddünya]

(Oruçlunun susması tesbih, uykusu ibadet, duası makbul, ameli de çok sevaptır.) [Deylemi]

(Oruçlu iken çirkin konuşmayın! Birisi size sataşırsa, “Ben oruçluyum” deyin!) [Buhari]

Ramazan-ı şerifte, oruç tutmak çok sevaptır. Özürsüz oruç tutmamak büyük günahtır. Hadis-i şerifte, (Özürsüz, Ramazanda bir gün oruç tutmayan, bunun yerine bütün yıl boyu oruç tutsa, Ramazandaki o bir günkü sevaba kavuşamaz) buyuruldu. (Tirmizi)

Ama dini bir mazeret varsa oruç tutmamak günah olmaz.
Gönderen admin zaman: 07:15 0 yorum
Etiketler: Genel, Oruç, Ramazan, Ramazan Hadisleri
Ramazan Ayı Hakkındaki Hadisler

Size Ramazan ayi geldi. O bereket ayidir. O ayda tam hayir vardir ve sizi gaşyeder. Rahmetini inzal eder, hatalari siler, dualari kabul eder. Sizin rağbetinize bakar ve sizinle meleklerine iftihar eder. Onun icin 'a kendi tarafinizdan hayir ödeyin (Cok hayir yaparak Ramazanin hakkini verin). Zira saki, o ayda 'in Rahmetinden mahrum kalan kimsedir.
Hz. Ubâde (r.a.)

Size Ramazan ayi geldi. O mübarek bir aydir. size Ramazan ayi orucunu farz kildi. O ayda gök (rahmet) kapilari acilir, Cehennem kapilari kapanir ve azılı şeytanlar bağlanir. O ayda bir gece vardir ki bin aydan daha hayırlıdır. Kim o gecenin hayrından mahrum kalmişsa, o kimse hakikaten (bütün hayırlardan) mahrum kalmiştir.
Hz. Ebû Hureyre (r.a.)

Ramazan ayi girdiginde teala arşi taşiyan meleklere, tesbihten ellerini çekip Muhammed (s.a.s.) ümmetine ve mü'minlere istiğfarda bulunmalarını emreder.
Hz. Ali (r.a.)

Hac, kendi ile evvelkisi arasına, Ramazan da evvelki ile arasına, Cuma da evvelki ile kendi arasina kefarettir. (Günahi da anadan doğma temiz olur)
Hz. Ebû Umâme (r.a.)

Ramazan ayi geldiginde Cennet kapilari acilir, Cehennem kapilari kapatilir, seytanlar da baglanir. Bir munadi Ramazan bitinceye kadar soyle nida eder: "Ey hayra talib olan koş, Ey şerri istiyen, azalt (terk et)."
Hz. Utbe Ibni Abd (r.a.)

Ramazanda on gun itikâf etmek (son 10 günü ibadetle meşgul olmak), nafile iki hac ve iki umre gibidir.
Hz. Hüseyin (r.a.)

Ramazanda Cennet kapıları acılır. Cehennem kapıları kapanır. Şeytanlar bağlanir ve her gece bir münadi şöyle nida eder: "Ey hayır sahibi, hayrini yap. Ve ey şer sahibi, biraz geri dur."
Hz. Ukbe Ibni Ferkad (r.a.)

Ramazanda 'i zikreden mağfiret olunur. Ve o ayda 'dan dilekte bulunan kimse de mahrum edilmez.
Hz. Câbir (r.a.)

(z.c.hz.) Ramazanin her gecesi iftar zamaninda bir milyon kisiyi Cehennemden azad eder. Cuma'nin her saatinde de, hepsi cehennemlik olan yine bir milyon kisiyi Cehennemden azad eder.
Hz. Ibni Abbas (r.a)

Bir kimse hac ve umre etse de ayni sene icinde olse, Cennete girer. Kim Ramazan orucunu tutsa sonra olse Cennete girer.
Hz. Ebû Said (r.a.)

Bir kimse Ramazan orucunu inanarak ve sevabini umarak tutarsa, gecmis gunahlari magfiret olur.
Hz. Ebû Hureyre (r.a.)

Bir kimse Ramazan orucunu tutar ve ona ilaveten Sevval'den altı gün tutarsa, butun seneyi oruc tutmus gibi olur.
Hz. Ebû Eyyub (r.a.)

Dort geceyi ihya edene Cennet vacib olur: Arefe'den bir evvelki (terviye) gecesi, arefe gecesi, kurban bayrami gecesi, Ramazan bayrami gecesi.
Hz. Muaz (r.a.)

Bir kimse Ramazan da inanarak ve sevabini umarak Kiyamul-leyl (teravih namazi) kilsa geçmiş günahi magfiret olur.
Hz. Ebû Hureyre (r.a.)

"Ramazan" demeyin. Zira Ramazan Aziz ve Celil olan 'in isimlerinden bir isimdir. Lakin "Ramazan ayi" deyin.
Hz. Ebû Hureyre (r.a.)
Gönderen admin zaman: 07:15 0 yorum
Etiketler: Genel, Oruç, Ramazan, Ramazan Hadisleri
Oruç hakkında bilinmeyen soru ve cevaplar

Oruç hakkında bilinmeyen soru ve cevaplar



Soru : Günaha şeytanlar sebep olduğuna göre, Ramazanda şeytanlar nasıl günah işletiyor?

Cevap : Günah işlememize yalnız şeytanlar değil, kendi nefsimiz de sebep olmaktadır. Nefsin zararı, şeytanınkinden çok fazladır. Nefsin her istediği kendi zararınadır. Ramazanda günah işleten, nefsimizdir. Bu ayda, şeytanlar bağlı olduğu için, vesvese veremezler. Ramazanda esnemeler de şeytandan değildir. Asabi esnemeler, yorgunluk, uykusuzluk gibi hallerde meydana gelir.

Soru : Bazı imsakiyeler, Türkiye gazetesi takviminden farklıdır. Hangisine uymak ihtiyatlı olur?

Cevap : İhtiyata riayet etmek tedbirli ve temkinli hareket etmek elbette iyi olur. Türkiye gazetesi takvimine göre hareket edilmelidir. Yoksa oruçlar tehlikeye girer. Türkiye gazetesinin hesapları yüz yıldır uygulanan hesaplardır. [Takvimlerde Farklılık kısmında geniş bilgi var.]

Soru : Bazıları diyor ki, Ramazanda orucun ilk gününü tutmazsak diğerlerini de tuttuğumuz zaman gerektiği zaman bozabilirmişiz. Böyle bir şey var mı?

Cevap : Öyle bir şey yok. Ramazanda her gün oruç tutmak farzdır. Böyle hurafelere inanmamak lazım. İnsan sağlık durumuna göre, ilk günler tutamaz da sonraki günler tutabilir veya ilk günler tutar da hastalanınca diğer günler tutamaz. Bu hallerde ne yapılacağı, nasıl yapılacağı ilmihal kitaplarında vardır.

[Böyle hurafelere inanmamak için dinimizi öğrenmemiz lazım. Dinimizi doğru öğrenmek için de, ehli sünnet alimlerinin kıymetli eserlerinden tercüme edilerek hazırlanan, Tam İlmihal Seadet-i Ebediyye kitabını okumak gerekir.]

Soru : Kalb hastasının göğsüne sürdüğü ilaç orucu bozar mı?

Cevap : Orucu bozmaz. Çünkü, sağlam deriye sürülen ilaç, deriden içeriye girse de orucu bozmaz.

Soru : İstemeyerek ağız dolusu kusmak orucu bozar mı?

Cevap : Bozmaz. İsteyerek, zorlayarak az bir kusma da orucu bozmaz ise de, ağız dolusu kusmak bozar. Hadis-i şerifte (Kendiliğinden ağız dolusu kusanın orucu bozulmaz. İsteyerek ağız dolusu kusanın orucu bozulur, kazası gerekir) buyuruldu. (Nesai)

Soru : Tıraş olurken kanayan yere, kanın durması için kantaşı sürmek orucu bozar mı?

Cevap : Hayır, bozmaz.

Soru : Bir hastalık sebebiyle de iğne [enjeksiyon] yapılınca oruç bozulur mu?

Cevap : Evet bozulur, kaza gerekir. Oruç bu şekilde bozulduktan sonra yiyip içmek, kefareti gerektirmez.

Soru : Gündüz uyurken ihtilam olunca oruç bozulur mu?

Cevap : Hayır, bozulmaz. Uyanınca ilk fırsatta gusledilir. Hadis-i şerifte, (İhtilam olmak orucu bozmaz) buyuruldu. (Beyheki)

Gusletmekle de oruç bozulmaz. Guslederken vücudun içine su girmemesine dikkat etmelidir! İçeri su girerse oruç bozulur.

Soru : Bir hasta, ilaç alarak orucunu bozsa, kefaret gerekir mi?

Cevap : Gerekmez. Çünkü dinimizin bildirdiği bir özürle, yani zaruretle oruç bozulunca yalnız kaza gerekir. Fakat basit bir şey için oruç bozulursa kefaret de gerekir.

Soru : Ağızdaki yara için oruçlu iken ilaçla gargara uygun mu?

Cevap : Ağızdaki yara, namazda okumaya mani değilse, ilaçla gargara mekruh olur. Okumaya mani olursa, ilaçla gargara etmek mekruh olmaz. Çünkü özür vardır.

Soru : İşyerinde iş gereği toz oluyor, ayrıca sigara içen de oluyor. Bunlar orucuma zarar verir mi?

Cevap : Tozlu, dumanlı şey koklamak, başkasının içtiği sigara dumanı yahut tütsülerin dumanını çekmek orucu bozar. Fakat ağzından veya burnundan boğazına toz, duman kaçsa, oksijen gazı tüpü ile suni hava verilse, başkalarının içtiği sigaranın dumanı ağzına, burnuna girmesinden sakınmak mümkün olmasa, oruç bozulmuş olmaz. Unlu işlerde çalışanın sakındığı halde, ağzına burnuna giren un tozları orucu bozmaz. Kömür işinde çalışan kimsenin ağzına, burnuna kömür tozu girse, orucu bozulmuş olmaz. Çünkü bundan sakınma imkanı yoktur.

Soru : Ramazanda oruç tutarken ağır hastalanan kimseye su vermek caiz midir?

Cevap : Caizdir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Oruçlu iken vefat edene, kıyamete kadar oruç tutmuş gibi sevap yazılır.) [Deylemi]

Ramazan-ı şerif haricinde ölüm halindeki oruçlu hastalara, su vermek müstehaptır.

Soru : Depresyon halinden şuursuz olarak oruç bozunca kefaret gerekir mi?

Cevap : İmsaktan sonra, ezan okunurken, ne yaptığınızı bilmeden orucu bozmuşsanız kaza gerekir. Eğer orucu bozduğunu biliyorsanız, kefaret gerekir. Anlattığınız depresyon halinden sanki şuursuz olarak bozduğunuz anlaşılmaktadır. Şuursuz bozulunca da kaza gerekir.

Soru : Morfinle dişini çektirdikten sonra, "orucum bozuldu" diye yiyip içene kefaret mi gerekir?

Cevap : Kefaret gerekmez, kaza gerekir. Bir hastalık sebebiyle de iğne yapılınca oruç bozulur ve kaza lazım gelir. Oruç bozulduktan sonra yiyip içmek, kefaret gerektirmez.

Soru : Abdest alırken hata ile boğazına su kaçan, orucu bozulduğu için yiyip içse, kefaret mi gerekir?

Cevap : Orucu kasten bozmadığı için, yalnız kaza gerekir.

Soru : Nisaiyeci bir kadın doktora muayene olanın, orucu bozulur mu? Bozulursa, kefaret mi gerekir?

Cevap : Doktor, eldivene herhangi bir ilaç, yağ sürerse, oruç bozulur, sadece kaza gerekir.


Soru : Oruçlu olduğunu unutarak yiyen, sonra bilerek yiyip içmeye devam ederse, kefaret gerekir mi?
Cevap : Oruçlu olduğunu unutarak yiyip içen kimse, orucunun bozulduğunu zannederek yiyip içmeye devam ederse kaza lazım olur, kefaret lazım olmaz. Eğer unutarak yiyip içmenin orucu bozmadığını bildiği halde, kasten yiyip içmeye devam ederse, hem kaza, hem de kefaret lazım olur.

Soru : Ramazanda birkaç gün oruç tutmadım. Kefaret gerekir mi?

Cevap : Ramazanda mazeretsiz oruç tutmamak büyük günahtır. Önce tutulmayan oruçlar için tevbe edilir. Sonra gününe gün yani kaç gün tutulmamışsa o kadar gün kaza orucu tutulur. Bir kimse, Ramazan ayında 30 gün oruç tutamasa, tutamadığı gün kadar kaza gerekir, kefaret gerekmez. Kefaret, oruç tutmamanın değil, niyetli iken Ramazan orucunu mazeretsiz bozmanın cezasıdır.

Soru : Omuzlarımda ağrılar için doktor iğne yapılması gerektiğini söyledi. Yapılacak iğne ve sürülecek krem orucu bozar mı?

Cevap : İğne olmak (enjeksiyon) orucu bozar, kaza gerekir. Krem sürmek orucu bozmaz.

Soru : Abdest alırken diş etlerinden kan gelirse abdest bozulur, oruç bozulur mu?

Cevap : Kan ağızdan dışarı çıkarsa abdest bozulur. Yutulursa abdest bozulmaz, fakat bu sefer de oruç bozulur. Tükürükten az ise, oruç da abdest de bozulmaz.

Soru : ***** film seyrederken, sadece bakarken cünüp oldum, orucum bozuldu mu?

Cevap : Sadece bakarak cünüp olunca oruç bozulmaz. El ile veya başka bir şeyle cünüp olmaya yardım edilmişse, o zaman kaza gerekir. ***** film seyretmek haramdır. Haram işleyenin ibadetleri sahih olur, farz borcundan kurtulur ise de, kazandığı günahlardan dolayı kavuşacağı büyük sevaplardan mahrum kalır. Her haram böyledir. Özellikle oruçlunun böyle günah işlemesi çok çirkindir.

Soru : Bel gevşekliği sebebiyle meni gelse, oruç bozulur mu?

Cevap : Bozulmaz.


Soru : Nezle olduğum için burnumun içine gelen akıntıyı geri çekip yuttum, orucum bozuldu mu?
Cevap : Bozulmadı.

Soru : Ağzıma balgam geliyor, yutuyorum, oruç bozuluyor mu?

Cevap : Balgamı yutmakla oruç bozulmaz

Soru : İmsak vakti çok yemek yiyorum. İmsak çıktıktan sonra yemek kaynarken ağzıma geliyor, yutuyorum. Orucum bozuluyor mu?

Cevap : Bozulmaz. Hatta ağzınıza gelen kusmuğun geri gitmesi de orucu bozmaz.

Soru : Oruçlu iken burna çekilen su ağzımızdan çıksa oruç bozulur mu?

Cevap : Bozulur. Buruna ilaç çekmek gibi su da çekip genze ulaşırsa oruç bozulur, kaza gerekir.

Soru : Tükürüğümüz, dudağımızdan aşağı doğru sarksa, onu yalayıp yutsak oruç bozulur mu?

Cevap : Tükürüp tükürüğümüzü yalarsak oruç bozulur, kaza gerekir. Bahsettiğiniz şekilde olursa oruç bozulmamış olur. Sanki bir kısmı daha ağzımızda oluyor.

Soru : Erkeklerin idrar damlası gelmesin diye idrar yoluna koydukları pamuk orucu bozar mı?

Cevap : Orucu bozmaz. Maliki’de de pamuk koymak bozmaz. Şafii’de pamuk koymak orucu bozar ama, Şafii’yi namazda taklit eden Hanefi’nin orucu yine bozulmuş olmaz.

Soru : Banyo yapınca, banyoda oluşan buharı teneffüs etmek oruca zarar verir mi?

Cevap : Normal su buharı zarar vermez.

Soru : Ramazanda bir insan yatsıdan sonra hanımıyla beraber olsa daha sonra geç vakitte uyuyup biraz sonra guslederiz deseler uyandıklarında da güneş doğmuş olsa kefaret mi gerekir?

Cevap : Kaza da gerekmez. Yani oruçları bozulmuş olmaz. İhtilam olanın da orucu bozulmuş olmaz. Fakat namaz kılmak için ilk fırsatta yıkanmak gerekir. [Daha önceden tedbir alıp cünüp olarak sabahlamamalı.]

Soru : Göz damlası orucu bozar mı? Lens ıslakken göze takılırsa oruç bozulur mu?

Cevap : İkisi de bozmaz.

Soru : Ramazanda sahurda yatmadan önce dişlerimizi fırçalıyoruz. Ağzımızı yıkamamıza rağmen tadı ağzımızda hissediliyor, bu durum orucu bozar mı?

Cevap : Hayır bozmaz.

Soru : Hanefi mezhebine göre "tükürdüğümüz zaman tükürükte tükürükten az miktarda kan olursa" abdest bozulur mu, yutunca oruç bozulur mu?

Cevap : Kan tükürükten az ise dışarı çıkmakla abdest bozulmaz, yutulunca da oruç bozulmaz.

Soru : Sigara tiryakisiyim, sigara içmezsem oruç tutmam çok zor. Sigara yakıları var. Bunları koluma koysam, deri nikotini emiyormuş. Orucum bozulur mu?

Cevap : Sağlam deriye konan hiç bir yakı, ilaç, krem orucu bozmaz. Emilmesinin önemi yok.

Soru : Oruçluyken kulaktan iltihap akması orucu bozar mı?

Cevap : Bozmaz.

Soru : Kan aldırınca oruç bozulur mu?

Cevap : Bozulmaz.


Soru : Oruçlu iken kulağa pamuklu çubuk sokmakta mahzur var mı?
Cevap : Şafii’de bozar, Hanefi’de bozmaz.

Soru : Buruna ilaç sürmek orucu bozar mı?

Cevap : Katı ilaç bozmaz, sıvı ilaç bozar.

Soru : Jöle, krem, deodorant orucu bozar mı?

Cevap : Hiç birisi bozmaz.

Soru : Oksijen gazı tüpü ile suni hava verilince oruç bozulur mu?

Cevap : Teneffüs ettiğimiz hava orucu bozmaz. Tüple verilen oksijen de temiz hava demektir, oksijeni bol hava demektir. İçinde ilaç olsa bozar.

Soru : Hanımını öpenin orucu bozulur mu?

Cevap : Öpmekle orucu bozulmaz. Öperken cünüp olursa bozulur. Cünüp olma ihtimali varsa, hanımını öpmesi mekruh olur. Orucu bozacak derece çok öperse haram işlemiş olur. Çünkü orucu mazeretsiz bozmak haramdır.

Soru : Yıkanırken kulağa sabunlu su kaçsa, oruç bozulur mu?

Cevap : Bozulmaz.


Soru : Denize girmek orucu bozar mı?
Cevap : Denize girdiği için değil, su girecek deliklerden içine su kaçtığı için oruç bozulur. Eğer su girmezse oruç bozulmaz.

Soru : Bacağına ameliyatla protez takılan bir hastanın Ramazan ayı içerisinde göründüğü kadarı ile bir ağrısı ve sızısı olmadığı takdirde namaz kılıp oruç tutmasına engel teşkil eder mi?

Cevap : Teşkil etmez. Ayakta kılamazsa oturarak kılar.

Soru : Sabah yatarken susadığımı hissettim ve saatime baktım saati 05.10 geçiyor olarak gördüm. Dikkatli olarak baktığıma eminim. Suyumu içtim ve gayri ihtiyari saate bir baktım ki saat 06.10 çok üzüldüm. İmsak 5,30’du. Orucum bozuldu mu?

Cevap : Evet bozuldu. Sizin kastınız olmadığı için sadece kaza gerekir.


Soru : Astım hastası, mecburiyet halinde ilaç kullanınca oruç bozulur mu?

Cevap : Evet bozulur. Sadece kaza gerekir.

Soru : Ventolin, Salbutol gibi ağıza püskürtülen astım ilaçları orucu bozar mı?

Cevap : Bahsettiğiniz ilaçları kullanınca oruç bozulur. Çünkü içinde ilaç vardır. Ama oksijen gazı bozmaz.

Soru : Astım tabletinin gazını teneffüs etmek orucu bozar mı?

Cevap : Sigara dumanı gibi orucu bozar.

Soru : Evi haşere için ilaçladım. Bu ilacı teneffüs orucu bozar mı?

Cevap : Az olursa bozmaz.

Soru : Kadın hastalıklarında bir çubukla hap ve fitil veriliyor. Guslü gerektirir mi, orucu bozar mı?

Cevap : Genelde zevk alınmadığı için guslü gerektirmez. Gündüz kullanılırsa oruç bozulur, kaza gerekir. Pamuk bile konsa, pamuk tamamen içeri girerse oruç bozulur. Yaş parmak girse de oruç bozulur.


Soru : Gündüz taharette basuru yıkayıp içeri sokuyorum. Orucum bozuluyor mu?
Cevap : Dışarıdan içeri su veya herhangi bir şey girerse oruç bozulur. Eğer taharetlendikten sonra, bir havlu ile kurulanırsa basurun içeri girmesi orucu bozmaz.

Soru : Karşı tarafın ağız salgısını yutmak orucu bozuyor mu?

Cevap : Karşı tarafın tükürüğünü, salgısını yutunca oruç bozulur. Eğer bu sevdiğimiz bir kimse ise sadece kaza değil, kefaret de gerekir.

Soru : Oruçlu iken alışkanlıktan dolayı rujumu yalıyorum, oruç bozuluyor mu?

Cevap : Rujun oruca zararı olmaz. Fakat yenirse oruç bozulur. Kaza gerekir.

Soru : Oruçlu olduğunu unutup taharette mübalağa ederek içeriye su kaçsa oruca zarar verir mi?

Cevap : Unutulunca mahzuru olmaz. Unutarak yiyip içmek de orucu bozmaz. Oruçlu olduğunu bilerek taharette mübalağa eder ve içeri su kaçarsa oruç bozulur ve kaza gerekir.

Soru : Balıkların suyunu temizlerken boğazıma ister istemez su kaçtı orucum bozuldu mu?

Cevap : Ağza kaçtı ise bozulmaz, boğazdan içeri girmişse oruç bozulur, kaza gerekir


Soru : Oruçluyken misvak kullanmak mekruh mudur?
Cevap : Mekruh değildir. Şafii’de öğleden sonra kullanmamak iyi olur, çünkü ağızdaki kokuyu giderdiği için, öğleden sonra misvaklanmayı mekruh sayarlar. (Oruçlunun ağız kokusu Allah için sevimlidir. Öyle ise Allah’a sevimli gelen bir şeyi biz niye yok edelim) derler.

Soru : Ayak tırnağımda yara var ve bu yaradan gün içerisinde sarı su, irin ve bazen de kan geliyor ve tırnak arasında birikiyor, bunlar tekrar içeri girip orucu bozar mı?

Cevap : Orucu bozmaz.

Soru : İstemeyerek yağmur suyu ağzımıza kaçsa orucu bozar mı?

Cevap : Bozar.

Soru : Ben diabet hastasıyım. Kan alıp ölçü aletine koyup şekerimi ölçmem orucu bozar mı?

Cevap : Kan aldırmak orucu bozmaz.

Soru : Arı soksa oruç bozulur mu?

Cevap : Bozulmaz.

Soru : Bir arkadaşın migren ağrısı olduğu için ramazan orucunu tutmuyor. Ne yapması lazım?

Cevap : Çok yaşlanıp, ölünceye kadar Ramazan orucunu veya kaza oruçlarını tutamayacak ihtiyar ve iyi olmasından ümit kesilen hasta, gizli yiyip içmelidir! Hadis-i şerifte (Oruç tutamayacak kadar yaşlı veya iyi olmasından ümit kesilen hasta fidye verir) buyuruluyor. Çok yaşlı olup oruç tutamayan kimse, zengin ise, her günün orucu için fidye verir. Fakir olan fidye vermez, dua eder. Fidye olarak, her gün için bir fıtra miktarı un, hurma veya üzüm verilir. Mesela 30 gün oruç için 53 kg un veya 105 kg hurma veya üzüm verilmesi kâfidir. Yahut bu kadar unun kıymeti kadar altın, tutulamayan otuz gün orucun fidyesi olarak, bir veya birkaç fakire, Ramazanın içinde verilebilir. Fakir, aldığı fidyeyi kendisi kullandığı gibi, başka birine de verebilir. Fidye verdikten sonra, oruç tutabilecek hale gelen kimse, tutamadığı oruçlarını kaza eder.

Ramazan orucu ve oruç çesitleri
-------------------------------
Ramazan orucu müslüman , akilli ve ergenlik çagina gelmis kimselere farzdir. Ramazan orucu, kameri
aylardan Ramazan ayinin bazen 29, bazen 30 gün sürmesine göre 29 veya 30 gün olarak tutulur. Oruçlarda niyet önemlidir. Niyet kalp ile olur. Geceleyin imsaktan önce veya imsak vaktinde ertesi gün oruç tutacagini kalbinden geçiren bir müslüman o günün orucuna niyet etmis olur. Oruç tutmak düsüncesi ile sahur yemegine kalkan kimse de oruca , niyet etmis sayilir. Ancak oruç tutan kimsenin hem içinden niyet etmesi, hem de dili ile "Niyet ettim Ramazan'in yarinki orucuna" diye söylemesi daha iyi olur.

Bes çesit oruç vardir:
------------------------
1) Farz oruç: Ramazan orucunun edasi ve kazasi farzdir. Keffaret oruçlarinin tutulmasi da farzdir.
2) Vacip oruç: Adak oruçlari ile bozulan nafile orucun kaza edilmesi vaciptir.
3) Sünnet oruç: Kamerî aylardan Muharrem ayinin 9-10 veya 10-11. günlerinde oruç tutmak sünnettir.
4) Müstehap oruç: Kameri aylarin 13. 14. 15. günleri ile her haftanin Pazartesi ve Persembe günleri, Sevval ayinda 6 gün oruç tutmak müstehaptir.
5) Mekruh oruç: Iki türlü mekruh oruç vardir:
a. Muharrem ayinin sadece 10. günü, yalniz Cuma veya Cumartesi günleri oruç tutmak, iki orucu iftar etmeksizin birbirine eklemek veya senenin tamamini oruçlu geçirmek "TENZÎHEN MEKRUH"tur.
b. Ramazan bayraminin birinci günü ile Kurban Bayraminin 4 günü oruç tutmak "TAHRÎMEN MEKRUH"tur.



Ramazanda oruç tutamayanlar ne yaparlar ?
-----------------------------------------
Oruç tutmayacak kadar hasta olanlar, hastaya bakanlar, Ramazan ayinda yolculuk yapanlar,
gebe veya emzikli olanlar, asiri yaslilar ve düskünler, aybasi hali veya logusalik halinde bulunan
kadinlar Ramazan ayinda oruç tutmazlar.Bunlardan:
a. Aybasi hali veya logusalik halinde olan kadinlar ile emzikli ve gebe olan kadinlar,
bu özürleri sona erdikten sonra ve Ramazan ayi disinda oruçlarini kaza ederler.
b. Yolcular, yolculuklari bitince oruçlarina baslarlar. Ramazan ayinda tutamadiklari
oruçlarini Ramazan ayindan sonra tutarlar.



Oruca nezaman ve nasil niyet edilir
-------------------------------------
Orucun sahih olmasi için niyet etmek sarttir. Niyetsiz oruç makbul degildir.
Ramazan orucuna, aksamdan itibaren kusluk vaktine kadar niyet edilebilir. Söyle ki:
Normal olarak oruca, sahur yemegini yedikten sonra niyet edilir. Ancak sahurda uyanamayip yeme içme zamaninin bittigi imsak vaktinden sonra kalkan bir kimse, günes dogmus olsa bile, kusluk vaktine kadar o günün orucuna niyet edebilir. Yeter ki, imsak vaktinden sonra orucu bozacak bir sey yapmasin. Sahura kalkmak istemeyen bir kimse, aksamdan sonra yarinin orucuna niyet edebilir,
geceleyin kalkip tekrar niyet etmesi gerekmez. Ramazan ayinda tutulamayan orucu, baska günlerde kaza ederken niyetin geceleyin «tan yeri agarmadan önce» yapilmasi gerekir. Keffaret oruçlari da böyledir. Bu oruçlara imsaktan sonra niyet edilmez. Niyet esasen kalp ile olur. Yani geceleyin, yarin oruç tutacagini kalbinden geçiren kimse niyet etmis demektir. Oruç tutmak düsüncesi ile sahur yemegine kalkan kimsenin bu düsüncesi de niyettir. Oruca kalp ile niyet etmek yeterlidir. Ancak kalp ile yapilan bu niyeti dil ile söylemek daha iyidir. Bu sebeple, oruç tutacak olan kimse, hem içinden niyet etmeli, hem de dili ile: " Niyet ettim Ramazan-i serifin yarinki orucuna "
diye söylemelidir.



Orucu bozup kaza ve keffaret gerektiren haller
-----------------------------------------------
Oruçlu oldugunu bildigi halde kasden:
---------------------------------------
1) Yemek, içmek, (ister gida maddesi, isterse ilaç olsun)
2) Cinsi iliskide bulunmak.
3) Sigara içmek
Orucu bozar, kaza ve keffareti gerektirir.
Bozulan orucun yerine gününe gün oruç tutmaktir.
Bozulan bir gün orucun yerine iki ay veya altmis gün pespese oruç tutmaktir.
Ramazan ayinda niyet ederek oruca baslayan bir kimse özürsüz olarak bile bile yiyip içse veya cinsi iliskide bulunsa orucu bozulur. Bozulan bu orucun gününe gün kaza edilmesi, ayrica oruç özürsüz olarak ve bile bile bozuldugu için de keffaret tutmasi gerekir.
Baslanan bir orucu bilerek bozmanin dünyadaki cezasi keffarettir. Yani altmis gün birbiri ardinca oruç tutmaktir. Herhangi bir sebeple keffaret orucuna ara verilir veya eksik tutulursa yeniden baslayip altmis günü kesintisiz tamamlamak lazimdir. Kadinlar keffaret orucu tutarken araya giren âdet günlerini tutmazlar, âdet halleri bitince ara vermeden temiz günlerinde oruca devam ederek altmis günü tamamlarlar.



Oruçluya mekruh olan hususlar
------------------------------
1) Bir seyi dilinin ucuyla gereksiz yere tatmak
2) Lüzumsuz yere bir sey çignemek
3) Sakiz çignemek
4) Kendisinden emin olmayan bir kisinin hanimini öpmesi, boynuna sarilmasi, kucagina almasi
5) Tükrügü agizda biriktirip yutmak
6) Kan aldirmak
7) Kendini zayif düsürecegini tahmin ettigi yorucu bir iste çalismak
8) Agzina su alip çalkalamak

Ramazan’daki hedeflerimiz neler olmalı?
----------------------------------------
Bir Müslüman olarak rahmet ve bereket ayı olan Ramazan’ı en verimli şekilde geçirebilmek için kendimize şu hedefleri belirleyelim:

Çok Kur'an-ı Kerim okumak ve hatim indirmek.

Teravih namazını 20 rekat olarak cemaatle camilerde kılmak.

İftar saatlerinde ümmeti Muhammet için çok dua etmek.

Oruçlarımı mutlaka sahura kalkarak tutmak ve sahur vakitlerini dua, namaz ve Allah’ı zikirle çok iyi değerlendirmek.

Öğrencilere, komşularımıza ve akrabalarımıza iftar vermek.

Sadaka, burs, bağış ve yardımlarımızı bu ayda biraz daha artırmak.

Allah'ın isimlerini bolca zikretmek.

Gıybet, su-i zan, yalan, dedikodu gibi günahlardan uzak durarak orucumuzu lekelememek.

Ramazan’ımızı bereketlendirmek için fitremizi fazlasıyla vermek.

Çevremize hayırhâh olup bu ayda kalplerin de yumuşamasını fırsat bilerek din-i mübin-i İslam'a hizmet adına daha fazla şeyler yapmak.

Hayır ve hasenat sahiplerini yeni bir nesle sahip çıkma adına çeşitli hayırlara kanalize etmek.

Kötü huy ve alışkanlıklarımızı bu rahmet ve bereket ayında tamamen terk etmeye çalışmak.

‘Ramazan tebrik ziyaretleri’ adı altında tanıdık tanımadık herkese ziyaretlerde bulunmak.

‘Her gece Kadir Gecesi olabilir’ mülahazası ile Ramazan gecelerini çok dinç olarak ibadet ve dua ile değerlendirmek.



Orucun hikmetleri ve faydaları
------------------------------
Allah'ın her emrinde olduğu gibi oruçta da birçok hikmetler ve bizim için pek çok faydalar olduğu bilinen bir gerçektir. Orucu Allah rızası için tutmakla beraber, bunları da gözönünde bulundurarak değerlendirmek durumundayız. Orucun başlıca faydaları şunlardır:

Oruç Kötülüklerden Korur
--------------------------
Kur'an-ı Kerimde orucun farz kılındığını bildiren ayetin sonundaki "ta ki korunasınız" ifadesi orucun hikmetine dikkatimizi çekmektedir.
Allah Tealâ, her derde bir deva, her hastalığa bir ilaç verdiği gibi kötülüklere karşı da korunma vasıtaları vermiştir. İşte orucun bir özelliği de bizi kötülüklerden koruyan bir ibadet oluşudur.

Nitekim Peygamberimiz orucun bu özelliğini hepimizin kolayca anlayabileceği şekilde güzel bir benzetme ile açıklayarak şöyle buyurmuştur:
"Oruç bir kalkandır, o halde oruçlu kötü söz söylemesin. Kendisi ile çekişip kavga etmek isteyen kimseye iki defa, "ben oruçluyum" desin.
Bilindiği gibi kalkan, savaşlarda kişiyi düşmanın kılıcından koruyan bir vasıta idi. Kalkan, sahibini düşmandan koruduğu gibi oruç da aynı şekilde kişiyi kötülüklerden ve günah işlemekten korur. Oruçlu, kötülüğü başlatan kişi olmayacağı gibi, kendisine fena söz söyleyen ve kavga etmek isteyenlerin bu davranışlarına karşılık: "Ben oruçluyum, ben oruçluyum" diyerek nefsine hakim olacak ve kendisini kavganın içine çekmek isteyenlere uymayacaktır. Böylece oruç, bir kalkan gibi kişiyi kötülüklerden korumuş olacaktır.
Oruç, kişiyi sadece kötülüklerden korumakla kalmayacak, onu cehennem ateşinden de koruyacaktır. Çünkü, insanı cehenneme sürükleyen kötülüklerdir, bunlardan uzaklaşan cehennemden de uzaklaşmış demektir.
Her kötülüğün başı, Allah'ı unutmak ve sorumluluk duygusunu kaybetmektir. Halbuki oruç, bize daima Allah'ı hatırlatır, sorumluluk duygusunu geliştirir. Bir ay boyunca devam eden bu manevî eğitim sonucu Allah korkusu kalblere iyice yerleşir,bunun olumlu tesiri ile de insan davranışlarını kontrol altına alarak her türlü kötülükten uzaklaşmış olur.

Oruç Ahlâkımızı Güzelleştirir
------------------------------
Oruç, belirli bir süre basit bir aç kalma olayı değildir. Onu sadece bu yönüyle değerlendirmek son derece yanlış olur. Oruç, köklü bir irade terbiyesi, insanı kötü alışkanlıklardan temizleyen, çirkin davranışlardan uzaklaştıran ve iyi huylar kazandıran bir ahlâk eğitimidir.
Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyuruyor: "Her kim yalan söylemeyi ve yalanla iş görmeyi bırakmazsa Allah onun yemesini, içmesini bırakmasına değer vermez.

Bu hadis-i şerifte orucun yüksek hedefi açıkça gösterilmiş, oruç tuttuğu halde kötü huyları terketmeyenlerin oruçlarına Cenab-ı Hakk'ın değer vermeyeceği bildirilmiştir.
Konunun önemi hakkında peygamberimiz diğer bir hadis-i şerifinde biraz daha açıklık getirerek buyuruyor ki:
"Çok oruç tutanlar var ki onlara tuttukları oruçlardan sadece açlık ve susuzluk kalır. Çok gece ibadet edenler vardır ki onlara da bundan kalan sadece uykusuzluktur.
Bu kimseler, helâl olan şeylerden uzaklaştıkları halde, esas uzaklaşmaları gereken haramlardan uzaklaşmadıkları için ibadetlerinden bekledikleri karşılığı bulamayacaklardır.
Görülüyor ki orucun asıl gayesi, insanı kötülüklerden uzaklaştırarak olgunlaştırmak, ahlâk ve fazilet sahibi olmasını sağlamaktır.

İslâm bilginleri orucun üç mertebesi olduğunu bildirmişlerdir:
Birincisi; imsaktan akşama kadar yemekten, içmekten ve cinsel arzulardan sakınmak suretiyle tutulan oruçtur. Bu oruç, şartları yerine getirildiği için sahihtir. Ancak bunun gayesine ulaşması için oruçlunun ikinci basamağa yükselmesi lâzımdır.
İkincisi; birinci maddedekilerle birlikte, kulak, göz, dil, el, ayak ve diğer organları günahlardan uzaklaştırmak suretiyle tutulan oruçtur. Makbul olan oruç budur. Çünkü bu, organlar üzerinde olumlu etkisini gösteren ve sahibine ahlâkî faziletler kazandırarak gayesine ulaşan oruçtur.
Üçüncüsü; birinci ve ikinci maddedekilerle beraber gönlünde Allah'tan başkasına yer vermemek, kalbini Allah'tan başka şeylerle meşgul etmemek suretiyle tutulan oruçtur. Oruçta ulaşılan en yüksek derece budur. Peygamberlerin ve Allah'ın veli kullarının tuttuğu oruç budur.

Oruçlu, önce helâl olan yiyecek içecek ve cinsel arzularından geçici bir süre uzak kalarak iradesine hakim olmayı öğrenir. Bu irade terbiyesi ile organlarının her türlü kötülükten uzaklaşmasını sağlayan mü'min, nihayet kalbini de kötü duygulardan arındırarak âdeta melekleşir. Maddî bağlardan, fani ihtiraslardan uzaklaştıkça kulluğun zirvesine ulaşır ve Allah'a yaklaşır.

Oruç İnsanı Sağlıklı Yapar
--------------------------
Orucun, ruh ve beden üzerinde olumlu etkileri ve vücut sağlığı bakımından faydalı sonuçları tıbben de kanıtlanmış bir gerçektir. Pek çok hikmetleri olan oruç emrinin bu yönüne de Peygamber Efendimiz dikkatimizi çekerek şöyle buyurmuştur:
"Oruç tutunuz ki sağlıklı olasınız.

Peygamberimizin bu evrensel mesajının taşıdığı mânâ, çağlara ışık tutmakta, dinimizin emirlerindeki sır ve hikmetler zaman geçtikte daha iyi anlaşılmaktadır.
Burada sözü, konunun uzmanı olan tıp doktorlarına bırakarak orucun sağlık yönünden faydalarını bir kere de uzmanlarından dinleyelim:
"Sağlam insanlara orucun hiç bir zararı yoktur. Aksine "Oruç tutunuz, sıhhat bulursunuz" hadis-i şerifinde işaret buyurulduğu veçhile, vücûda faydası vardır. 8-16 saat sindirim cihazının, karaciğerin dinlenmesi kendi kendini toparlaması büyük bir faydadır.
"Oruç normal sıhhatli olan insanlar için çok faydalı bir perhiz teşkil eder. Az yemek ve itidal ile yaşamak sonucu oruç tutanlar genellikle Ramazanda bir kaç kilo zayıflarlar. Bu suretle 11 ay zarfında vücutta depo edilen zararlı yağlar erimiş olur. Bu ise asrımızda herkese tavsiye edilen en mühim sağlık kuralıdır. Çünkü şişmanlık şeker hastalığına pek yakındır. Ayrıca damar sertliği, kalb hastalığı, tansiyon yüksekliği ve buna bağlı pek çok hastalığa müsait bir zemin hazırlar. Demek oluyor ki oruç, bütün bu dertlerden insanı koruyucu bir etki yapar.
Bu gerçeği, sadece bizim bilim adamlarımız değil, konuyu inceleyen yabancı bilim adamları da dile getirmektedir:

1940 Nobel Tıp ödülünü kazanan ünlü bilim adamı, Dr. Alexis Carrel (Aleksi Karel) "L'Hamme, Cet İnconnu" adlı eserinde: "Oruç sırasında organizmalarda depo edilmiş besin maddelerinin harcandığını, sonradan bunların yerine yenilerinin geldiğini, böylece bütün vücutta bir yenilenme olduğunu ve orucun sağlık bakımından çok yararlı olduğunu." söyler.
Orucun faydaları sadece bedenimizle ilgili değildir. Onun ruhumuzda ve sinir sistemi üzerindeki olumlu etkileri ve bu ibadetten oruçlunun duyduğu iç huzuru, pek çok manevî rahatsızlığı tedavî ederek kişiye güçlü bir moral kazandırır.
"Oruçta asıl sinir sistemi tam bir rahatlama içindedir. Bir ibadeti yerine getirme mutluluğu bizdeki gerginliklerin, huzursuzlukların hemen hemen tümünü yok eder. Günümüzün en önemli iç sorunlarından olan stresler böylece büyük ölçüde kalkar.

Oruç Nimetlerin Kıymetini Öğretir
---------------------------------
Nimet elde iken değeri gereği gibi bilinemez. İnsan sahip olduğu nimetlerin değerini ancak bunlar elden çıktıktan sonra anlayabilir. Fakat iş işten geçtiği için artık bunun yararı olmaz.
Oruç tutmakla bir süre nimetlerden uzak kalan kimse bunların değerini daha iyi anlar. Sahip olduğu nimetlerden bir süre uzak kalmak insana, onları daha iyi korumasını, israf etmemesini ve nimetleri kendisine veren Allah'a daha çok şükretmesini öğretir. Nimetlere şükür ise onların çoğalmasına vesile olur.
Allah Tealâ şöyle buyuruyor:
"Andolsun, şükrederseniz elbette (nimetimi) artırırım.

Oruçlu Sabırlı Olmayı Öğrenir
------------------------------
Sabır, başarıya ulaşmanın en önemli şartlarından biridir. Sahip olduğu helâl şeylere oruçlu olduğu için el sürmeyen kimse; iradesine hakim olmuş, nefsini zorluklara alıştırarak terbiye etmiş ve üstün bir meziyet kazanmış olur.
Böyle bir insan hayatta karşısına çıkabilecek sıkıntılar karşısında sarsılmaz, bunlara kolaylıkla sabreder ve güçlükleri yenerek başarıya ulaşır. Acılı ve üzüntülü durumlar karşısında sabır ve tahammül göstererek soğukkanlılığını korur.
Orucun askerlik ve yurt savunması bakımından da ayrı bir önemi vardır. Savaş zamanlarında cephedeki asker, yiyecek ve içecek bulamadığı zaman açlığa ve susuzluğa katlanmak zorunda kalabilir. oruç tutmaya alışmış olanlar, böyle zorluklara daha kolay dayanırlar.

Orucun Sosyal Faydaları
-------------------------
Orucun fert bakımından pek çok faydaları yanında toplumun huzuruna da sağladığı çok önemli faydaları vardır.
Oruç, insanın şefkat ve merhamet duygularını geliştirerek bunun topluma sevgi ve yardım şeklinde yansımasını sağlar.
Hayatında açlık nedir bilmeyen bir insan yoksulların çektiği açlık ve sıkıntıyı gereği gibi anlayabilir mi? "Bir eli yağda, bir eli balda" olan varlıklı bir kimse yoksulların çektiği ızdırabı yüreğinde duyabilir mi?
Elbetteki, gereği gibi duyamaz.
Fakat oruç tutan kimse açlığın ne demek olduğunu bizzat tatmış olduğundan yokluk içinde kıvranan fakirlerin, kimsesizlerin çektikleri sıkıntıları içinde duyarak şefkat ve acıma duyguları gelişir. Bunun sonucu olarak da fakirlere yardım elini uzatarak sıkıntılarını giderir, toplumun huzur ve mutluluğuna katkıda bulunur.
Dinimiz, bütün müslümanları tek bir vücut gibi kabul etmiş, müslümanların birbirlerinin dertleri ile ilgilenmelerini istemiştir.
Peygamberimizin, "Yanıbaşında komşusu aç olduğu halde tok yaşayan, olgun mü'min değildir anlamındaki sözü, konunun önemini açık bir şekilde ortaya koymaktadır.
Bizim için en güzel örnek olan sevgili Peygamberimiz insanların en cömerdi idi.
Ramazan ayında cömertliği doruk noktasına ulaşır, elinde ne varsa yoksullara dağıtırdı.
Peygamberimizin saygı değer eşi Hz. Aişe diyor ki: "Allah'ın Rasûlü üç gün peşpeşe karnını doyurmamıştır. İsteseydi doyururdu. Lâkin o, yoksulları doyurup kendisi aç kalmayı tercih ederdi.
Onun ahlâk ve fazilet dolu yaşayışını örnek alan müslümanlarda da aynı davranışları görüyoruz.
Hz. Ömer'in halifeliği zamanında dokuz ay süren bir kıtlık olmuştu. Ömer, "ihtiyaç sahipleri bize gelsin" diye halka duyuru yapmış; kendisi de, müslümanlar bolluğa kavuşuncaya kadar ekmekle beraber zeytin yağından başka katık yemeyeceğine yemin etmişti.



Tok tutan bant oruç bozar mı?
------------------------------
Son dönemde fazla kilolardan kurtulmak için çare olarak görülen ve tokluk hissi veren zayıflama bantlarının oruçluyken kullanımının sakıncalı olmadığı ileri sürüldü.

Ramazanın yaklaşmasıyla birlikte, Diyanet İşleri Başkanlığının “Alo Fetva” hattına da oruçla ilgili çok sayıda soru geliyor. Bu sorular arasında en güncel olanını ise “tokluk veren bantlar” oluşturuyor.

“Tok tutan bant oruç bozar mı? Oruca hile karıştırılmış olur mu?” şeklindeki soruları cevaplayan din adamlarına göre, söz konusu bantların kullanımında dinen hiçbir sakınca bulunmuyor. Çünkü, bu bantlardaki bitkisel maddeler her ne kadar kana karışsa da yenilen içilen bir şey olmadığı için sakıncalı değil. Vücut gıda almıyorsa, yani yenilen içilen herhangi bir gıda maddesi söz konusu değilse bant takmada da sakınca yok.”

Din adamları, “tokluk bandıyla oruca hile karıştırılmış olur mu?” şeklindeki soruyu ise ‘oruç tutmak her ne kadar aç kalıp, aç insanların halinden anlamaya vesile olsa da bu ibadet sadece aç kalmak için değil, Allah’a kulluk görevini yerine getirmek içindir’ şeklinde yanıtlıyor.”

“BİLİM ADAMI GÖRÜŞÜ”
---------------------
Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kerim Yavuz ise bir kişinin bir başka kişiden fetva almadan önce kendini sorgulaması gerektiğini belirterek, “duş almak, cilde merhem sürmek nasıl orucu bozmazsa tokluk bandının da bozmayacağını” söyledi.

Adana İl Müftüsü Mehmet Barış da ibadette en önemli unsurun kişinin niyeti olduğunu belirterek, “oruç bir yerde vücudu terbiye etmektir. Tokluk bandını takanlar da aynı amaca hizmet ediyor. Bu nedenle sakıncalı değil” dedi.

UYARILAR
------------
Tokluk hissi veren zayıflama bantlarının satışını yapan ve merkezi İstanbul’da bulunan bir firmanın yetkisi ise bu bantların herhangi bir yan etkisinin olmadığını, ancak bazı kişilerin kullanmasının sakıncalı olabileceğini bildirdi.

Firma yetkilisine göre hamileler, süt veren anneler, iyota karşı aşırı hassasiyeti olanlar, yüksek tansiyon, tiroit, diyabet gibi rahatsızlıkları olanların bu bantları kullanmaları önerilmiyor.

Reçeteli ilaç kullananların da bantları takmadan önce doktorlarına danışmaları, 18 yaşından küçüklerin de kullanmaması öneriliyor.

BANT NE İŞE YARIYOR?”
-----------------------
Zayıflama bantları yemek yeme hissini azaltıyor. Yüzde 100 doğal bileşimi olan bantlar, gün boyunca emilip kana karışıyor. Metabolizmayı hızlandırıyor, vücudun daha hızlı bir biçimde yağ yakmasına yardımcı oluyor.

İçeriği deniz yosunu ve bir takım Asya kökenli otların bileşimine dayanan bantların fiyatı ise markasına göre 49 ile 183 YTL arasında değişiyor. Her bir pakette 30 adet küçük bant bulunuyor. Bu bant, sabah saat 10.00’dan önce omuza yapıştırıldığında 24 saat süreyle etkili oluyor.


Orucun vakti ve orucu kimler tutar?
------------------------------------
Farz olan orucun vakti, Ramazan ayının günleridir. Oruç ay takvimine göre tutulur. Bilindiği gibi kameri aylar güneş takvimindeki aylara göre on gün önce gelir. Böylece Ramazan orucuna her yıl on gün erken başlandığından Ramazan ayı yaklaşık 33 yılda sıra ile yılın bütün mevsimlerini dolaşmış ve oruç tutacağımız zamanlar da değişmiş olur. Bu durum, Müslüman'ın değişik mevsimlerde oruç tutmasını ve dolayısıyla her mevsimin zorluklarına kendini alıştırmasını ve yoksulların çeşitli mevsim şartlarında çektikleri sıkıntıları anlamasını sağlar.

Bilindiği gibi dünya üzerinde bölgeler arasında önemli farklar vardır. Meselâ; Kuzey yarım kürede kış iken güney yarım kürede yaz hüküm sürmektedir.

Eğer oruç, güneş takvimine göre belirli bir mevsimde tutulsaydı, bazı bölgelerdeki Müslümanlar ömür boyu soğuk mevsimde oruç tutarken bazıları daima sıcak günlerde tutacak, aynı şekilde müslümanların bir kısmı daima uzun günlerde oruç tutarken, bir kısmı da kısa günlerde tutmuş olacaktı.

Böylece bazı Müslümanlar orucu her zaman kolaylıkla tuttuğu halde bazıları da daima güçlük içinde tutmak zorunda kalacaktı.

Orucun, yılın bütün mevsimlerini sıra ile dolaşan kameri bir ayda (Ramazan'da) tutulması ile bu sakıncalar ortadan kalkmıştır.

Orucu kimler tutar?
---------------------
Bir kimseye orucun farz olması için kendisinde şu üç şartın bulunması gerekir:

1. Müslüman olmak.
2. Akıllı olmak.
3. Erginlik çağına gelmiş bulunmak. Bu şartları taşımayanlara oruç tutmak farz değildir. Ancak erginlik çağına gelmeyen çocukları, bünyelerine zarar vermeyecek şekilde oruç tutmaya alıştırmak uygun olur.

Makbul olan oruç
-------------------
Oruç, belirli bir süre sadece yemeyi, içmeyi bırakmak değil, aynı zamanda her türlü kötülükten de uzaklaşmıştır

Helâl olan yiyecek ve içeceklerden uzak durduğumuz gibi;

- Dilimiz, yalandan,
- Ellerimiz, haram işlerden,
- Midemiz, haram lokmadan,
- Gözlerimiz, harama bakmaktan,
- Kulaklarımız, yalan ve dedikodu dinlemekten,
- Ayaklarımız kötü işler peşinde koşmaktan uzaklaşarak,
oruçtan nasibini almalı ve ömür boyu böyle devam etmelidir.


Her gün oruca niyet etmek şart mıdır?
-------------------------------------

Yorucu ama çok hayırlı bir mesleğim var. Meslek ve ev işlerimin bütün yoruculuğuna rağmen Ramazan oruçlarımı tutuyorum. Her orucumun niyetini dilimle ikrar ediyorum. Bazen işlerimin koşuşturması ve yorgunluğuyla niyetimi söylemeyi unutup uyuduğum oluyor, o zaman sadece düşünmüş oluyorum. O durumda niyetim geçerli oluyor mu? Düşünmeyi de unutursam, yani niyet etmeden uyur, sabahı edersem o zaman ne olur?


Müslümanların, Ramazan ayı geldiğinde İslâm dininin şartlarından olan orucu tutmaları kulluk görevidir.

İmsak vaktinden iftar vaktine kadar yemeden, içmeden ve cinsel ilişkilerden uzak durarak tutulan oruca bilinçli olarak başlanması gerekmektedir. Oruçtaki amaç ve bilinçten kasıt, bu ibadetin rızası için olmasıdır ki bu, niyet diye tabir edilir. Oruca niyet olmadan, aç kalan kişinin hali hastalığından dolayı perhiz veya rejim yapan kişinin halinden farklı değildir.

Yani insanın kendisini oruca niyet etmeksizin yeme, içme ve cinsel ilişkiden uzak tutması oruç ibadeti sayılmaz. Bu bakımdan, ister farz veya vacip, isterse nâfile olsun her türlü oruçta niyet şarttır. Niyetin dil veya kalben olması yeterlidir. Hangi oruca niyet edildiğini kalpten geçirmek, düşünmek, karar vermek niyet demektir. Bu düşünülen, kalpten geçirilen niyetin, dil ile ifade edilip teyit edilmesi, düşüncenin perçinlenmesi anlamına gelir. Her günün orucu tek başına bir ibadettir Fakihlerin çoğunluğuna göre Ramazan ayının her günü için ayrı ayrı niyet edilmesi şarttır.

Çünkü her bir günün orucu kendi başına bir ibadet olup, önceki ve sonraki günün orucu ile ilişkisi yoktur; dolayısıyla bir günün orucu bozulduğunda sadece o günün orucu bozulmuş olur, öteki günlerin orucu bu durumdan etkilenmez. Mâlikîler’e göre peş peşe tutulması gereken oruçlar için en başta yapılacak tek niyet yeterlidir. Ancak oruçlara yolculuk, hastalık, hayız ve nifas gibi zorunlu bir sebeple ara verilecek olsa engel ortadan kalktığında oruca başlarken yeni bir niyet gerekir. Niyetin şartları var mıdır?

1 Niyetin kalp ile olması şarttır, hem kalp, hem dil ile yapılırsa daha iyidir. Fakat, yalnız dil ile söylenip kalp ile doğrulanmazsa, bu niyet geçersizdir.

2 Hangi oruca niyet edildiği belirlenmelidir.

3 Niyetin kesin olması, bir şarta bağlı olmaması gerekir. Çünkü niyet, kesin azim ve karar demektir.

4 Niyet vakti; Hanefîlere göre Ramazan orucu, nâfile oruçlar ve vakti belirtilmiş adak (nezr-i muayyen) oruçlarının niyet etme vakti gün batımından başlayıp ertesi günün kuşluk vaktine hatta öğle namazının girmesine az bir vakit kalana kadar devam eder. Öğle vakti girdikten sonra ise, artık hiçbir oruca niyet edilemez. Şâfiîlere göre Ramazan orucu, kaza orucu ve adak orucuna geceden niyetlenmek şarttır. Nâfile oruca ise zevalden (güneşin baş ucunda, tepe noktasında bulunması) önceye kadar niyetlenmek câizdir. Oruç ibadetiyle kimler yükümlüdür? Namaz mükellefiyeti için gerekli olan Müslüman olmak, bulûğ çağına (ergenlik) girmiş olmak, aklî olgunluk düzeyinde (akıllı) olmak şartları, Arapçası “savm” (bir şeye karşı kendini tutmak, engellemek) olan oruç ibadeti için de geçerli olan şartlardır.

Ergenlik çağına girmemiş çocuklar ibadetle yükümlü olmamakla beraber, kendilerini ibadete alıştırmak ve ibadeti sevdirmek amacıyla, büyüklerin onlara namaz kıldırmaları ve oruç tutturmaları doğru olur. Peygamberimiz (sas), yedi yaşından on yaşına kadarki sürede çocuğun namaza alıştırılmasını tasiye etmiştir. Vucudî gelişmeleri göz önüne alınmak şartıyla çocukların 8-9 yaşlarından itibaren oruca alıştırılmaları uygundur. Orucun, yukarıda saydığımız vücûb şartlarının yanında kişinin oruç tutmaya güç yetirecek durumda olması ve yolcu olmaması şarttır. Bunlara orucun vaciplik şartları denir. Yüce Kur’ân-ı Kerîm’de “Ey iman edenler! Sizden öncekilere farz kılındığı gibi oruç tutmak size de farz kılındı.

Böylece umulur ki fenalıklardan korunursunuz. Oruç sayılı günlerdedir. Sizden her kim o günlerde hasta veya yolcu olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde oruç tutar. Oruç tutamayanlara fidye gerekir. Fidye bir fakiri doyuracak miktardır. Her kim de, kendi hayrına olarak fidye miktarını artırırsa bu, kendisi hakkında elbette daha hayırlıdır. Bununla beraber, eğer işin gerçeğini bilirseniz, oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır.” (Bakara 2/183-184) buyurmuştur. Âyetten anlaşıldığı gibi; hasta ve yolcu olanlar isterlerse oruçlarını Ramazan ayı sonrasına tehir edebilirler. Tutamadığı oruçlarını hasta iyileşince veya yolcu yolculuğunu bitirip ikâmet edince, Ramazan ayından sonra kaza eder.

Kadın hayız halindeyken namaz kılıp oruç tutabilir mi?
-------------------------------------------------------
Kadınlar özel durumlarında (hayız, nifas) namaz ve oruç ibadetlerinden muaftırlar. Yüce Kur’ân-ı Kerîm’de kadınların hayız durumunu bir eza ve rahatsızlık olarak açıklamıştır (el-Bakara 2/222). Hz. Muhammed (sas); “Ay başı (hayız, regl) geldiğinde namazı bırak” demiştir. Hz. Aişe (ra) Peygamberimiz’den rivayet ederek “Resulullah (sas) döneminde aybaşı olurduk da orucu kazâ etmemiz emredildiği halde, namazı kazâ etmemiz emredilmezdi” demiştir. Hadislerden de anlaşıldığı gibi regl durumunda olan kadın bu günlerde namaz kılmaz, oruç tutmaz. Çünkü kadının regl ve lohusa günlerinde namaz mükellefiyeti yoktur. Bu namazları daha sonra kazâ da etmez.

Fakat o günlerde tutmadığı oruçları daha sonra kazâ eder. Çünkü senenin sayılı günlerinde olan oruç ibadetinin yerine getirilmesi, diğer ibadetlere nazaran biraz zor, sıkıntılı olan durumunu daha sıkıntılı hale getirmesi muhtemel olan hastalık ve yolculuk zamanlarında orucun ertelenmesine verilen izin, kadının özel hallerini de kapsar. Kadının bu şekilde namaz ve oruçtan muaf tutulması, “haktan mahrumiyet” değil, “görevden, vazifeden muafiyettir”. Yüce ’ın kadının üzerinden kaldırdığı vazifeye karşılık, sanki vazifesi devam ediyormuş gibi davranıp, ’ın tavsiyesine muhalefet ederek, regl haline rağmen oruç tutması helâl değildir, tutulan oruç da geçerli olmaz. İbadet konularında gerçekleşmiş olan icmâlara dikkat etmek, bunlara aykırı davranmamak şarttır.

İcmâlara aykırı davranmayı âlimlerimiz bid’at ve sapıklık olarak adlandandırmışlardır. Hamile ve emziren anne orucu erteleyebilir mi? Hamile hanım, oruç tuttuğu takdirde kendisi veya çocuğu zarar görecekse oruç tutmaz. Çocuğunu emziren anne de süt verdiği takdirde sütü azalacak, bebeği doymayacaksa Ramazan orucunu sonra tutmak üzere erteler. Her iki durumda da normale dönüldüğünde oruçlar kazâ edilir (el-Bakara 2/185). Yaşlı insanlar oruç tutamazsa ne yapmalı? Oruç tutmaktan âciz olan yaşlı kimselerin de oruç tutması istenmemiş, bunun yerine, tutamadıkları her oruç için bir yoksulu doyuracak kadar fidye vermeleri ön görülmüştür. İyileşme ümidi kalmamış hastalar da bu hükümdedir. İyileşme ümidi var olan hastalar ramazan oruçlarını iyileşince tutacaklarından fidye vermezler.

DR. JALE ŞİMŞEK


Oruç nedir, karşılığı ve faydaları nelerdir?
----------------------------------------------
İslâm'ın beş temelinden biri de Ramazan ayında oruç tutmaktır. Oruç; niyet ederek tan yerinin ağarmaya başlamasından (imsak vaktinden) itibaren güneş batıncaya kadar yememek, içmemek ve cinsel ilişkiden uzak durmak suretiyle yerine getirilen bir ibadettir. Oruç, hicretin ikinci yılında farz kılınmıştır. Oruç tutmak suretiyle Allah'ın emrini seve seve yerine getiren mü'minlerin bağışlanacağını, günahlarının affedileceğini müjdeleyen Peygamberimiz şöyle buyuruyor: "Bir kimse inanarak ve mükâfatını umarak Ramazan orucunu tutarsa geçmiş günahları bağışlanır." Orucun faydaları:

Oruç Kötülüklerden Korur:
----------------------------
Kur'an-ı Kerimde orucun farz kılındığını bildiren ayetin sonundaki "ta ki korunasınız" ifadesi orucun hikmetine dikkatimizi çekmektedir. Allah, her derde bir deva, her hastalığa bir ilaç verdiği gibi kötülüklere karşı da korunma vasıtaları vermiştir.

İşte orucun bir özelliği de bizi kötülüklerden koruyan bir ibadet oluşudur. Nitekim Peygamberimiz orucun bu özelliğini hepimizin kolayca anlayabileceği şekilde güzel bir benzetme ile açıklayarak şöyle buyurmuştur:

"Oruç bir kalkandır, o halde oruçlu kötü söz söylemesin. Kendisi ile çekişip kavga etmek isteyen kimseye iki defa, "ben oruçluyum" desin." Oruç Ahlâkımızı Güzelleştirir: Oruç, belirli bir süre basit bir aç kalma olayı değildir. Onu sadece bu yönüyle değerlendirmek son derece yanlış olur. Oruç, köklü bir irade terbiyesi, insanı kötü alışkanlıklardan temizleyen, çirkin davranışlardan uzaklaştıran ve iyi huylar kazandıran bir ahlâk eğitimidir.

Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyuruyor:
"Her kim yalan söylemeyi ve yalanla iş görmeyi bırakmazsa Allah onun yemesini, içmesini bırakmasına değer vermez." Oruç İnsanı Sağlıklı Yapar : Orucun, ruh ve beden üzerinde olumlu etkileri ve vücut sağlığı bakımından faydalı sonuçları tıbben de kanıtlanmış bir gerçektir. Pek çok hikmetleri olan oruç emrinin bu yönüne de Peygamber efendimiz dikkatimizi çekerek şöyle buyurmuştur: "Oruç tutunuz ki sağlıklı olasınız."

Oruç Nimetlerin Kıymetini Öğretir:
-----------------------------------
Nimet elde iken değeri gereği gibi bilinemez. İnsan sahip olduğu nimetlerin değerini ancak bunlar elden çıktıktan sonra anlayabilir. Fakat iş işten geçtiği için artık bunun yararı olmaz.

Oruç tutmakla bir süre nimetlerden uzak kalan kimse bunların değerini daha iyi anlar. Sahip olduğu nimetlerden bir süre uzak kalmak insana, onları daha iyi korumasını, israf etmemesini ve nimetleri kendisine veren Allah'a daha çok şükretmesini öğretir. Nimetlere şükür ise onların çoğalmasına vesile olur.

Allahu Tealâ şöyle buyuruyor:
------------------------------
"Andolsun, şükrederseniz elbette (nimetimi) artırırım." Oruçlu Sabırlı Olmayı Öğrenir : Sabır, başarıya ulaşmanın en önemli şartlarından biridir. Sahip olduğu helâl şeylere oruçlu olduğu için el sürmeyen kimse; iradesine hakim olmuş, nefsini zorluklara alıştırarak terbiye etmiş ve üstün bir meziyet kazanmış olur.

Orucun askerlik ve yurt savunması bakımından da ayrı bir önemi vardır. Savaş zamanlarında cephedeki asker, yiyecek ve içecek bulamadığı zaman açlığa ve susuzluğa katlanmak zorunda kalabilir. oruç tutmaya alışmış olanlar, böyle zorluklara daha kolay dayanırlar.

Orucun Sosyal Faydaları :
-------------------------
Orucun fert bakımından pek çok faydaları yanında toplumun huzuruna da sağladığı çok önemli faydaları vardır.

Oruç, insanın şefkat ve merhamet duygularını geliştirerek bunun topluma sevgi ve yardım şeklinde yansımasını sağlar. Hayatında açlık nedir bilmeyen bir insan yoksulların çektiği açlık ve sıkıntıyı gereği gibi anlayabilir mi? "Bir eli yağda, bir eli balda" olan varlıklı bir kimse yoksulların çektiği ızdırabı yüreğinde duyabilir mi?

Elbetteki, gereği gibi duyamaz. Fakat oruç tutan kimse açlığın ne demek olduğunu bizzat tatmış olduğundan yokluk içinde kıvranan fakirlerin, kimsesizlerin çektikleri sıkıntıları içinde duyarak şefkat ve acıma duyguları gelişir. Bunun sonucu olarak da fakirlere yardım elini uzatarak sıkıntılarını giderir, toplumun huzur ve mutluluğuna katkıda bulunur.


Oruç ve ibadet
----------------
Oruç, büyük bir sabır ve fedakarlıkla yerine getirilen bir ibadettir. Bu sabır ve fedakarlık; ancak Allah için yapılır. Oruç ibadetini yerine getirenler, Cennete kendileri için özel olarak ayrılan bir kapıdan gireceklerdir.
Gönderen admin zaman: 17:16 0 yorum
Etiketler: On bir ayın sultanı Ramazan, Oruç, Ramazan
On bir ayın sultanı Ramazan

On bir ayın sultanı Ramazan
------------------------------
İbadetler belirli zamanlarda yapılır. Beş vakit namaz günün beş ayrı zamanında yapılıyor. Farz olan bir ibadet de �Oruç�tur. Orucun vakti Ramazan ayıdır. Bu ay oruç tutmak farzdır. Ramazan ayının dinimizde çok büyük bir önemi vardır. Bu ay diğer aylardan ayrılmış ve �on birin ayın sultanı� olarak adlandırılmıştır. Kur�an-ı Kerim, Ramazan ayında indirilmeye başladığı için bu ay, bir anlamda Kur�an ayıdır. Kur�an-ı Kerim�i Peygamber efendimize getiren büyük melek Cebrail, her yıl Ramazan ayında Peygamberimize gelir ve o güne kadar nazil olan Kur�an ayetlerini karşılıklı olarak birbirlerine okurlardı. Ramazan ayında oruç tutmak önemlidir. Çünkü oruç, insanı nefsinin aşırı arzularından ve maddi ihtiraslarından kurtarıp yücelten ve adeta melekleştirir. Ayrıca ramazan gecelerinde cemaatin büyük bir coşku ile kıldığı teravih namazları da sadece bu aya mahsus bir ibadettir. Oruçlunun derin bir huzur ve manevi zevk duyduğu sahur ve iftar sofraları da Ramazan ayına ayrı bir anlam kazandırır. Oruç tutmanın bir başka özelliğine de peygamberimizin şu sözlerinde buluyoruz: "Bir kimse inanarak ve mükafatını umarak Ramazan orucunu tutarsa geçmiş günahları bağışlanır."
Gönderen admin zaman: 17:12 0 yorum
Etiketler: On bir ayın sultanı Ramazan, Oruç, Ramazan
Oruca ne zaman ve nasıl niyet edilir?

Orucun önemli bir şartı da niyettir.
------------------------------------
Niyetsiz oruç sahih değildir. Bu sebeple; niyetin ne zaman ve nasıl yapılacağının bilinmesi gerekir.


Niyet zamanı itibariyle oruçlar ikiye ayrılır:
-------------------------------------------------
1- Akşamdan itibaren gündüz kuşluk vaktine kadar niyet edilebilen oruçlar;

Bunlar, Ramazan ayında tutulan, belirli günlerde tutulması adanan oruçlar ile nafile olarak tutulan oruçlardır. Bu oruçlara geceleyin imsak vaktinden önce niyet edilebileceği gibi gündüz kuşluk vaktine kadar da niyet edilebilir, gece niyet etmek daha faziletlidir. Gündüz oruca niyetin caiz olması, imsaktan sonra bir şey yemeyip içmemeye ve orucu bozan bir iş yapmamaya bağlıdır. Eğer oruca aykırı bir şey yapılmış ise gündüz niyet caiz olmaz.

2- İmsak vaktinden önce geceleyin niyet edilmesi gereken oruçlar:
Bunlar da; Ramazanda tutulamayıp başka zamanda kaza edilen Ramazan orucu ile her çeşit keffaret oruçları, başlanıp ta bozulan nafile oruçların kazası ve mutlak olarak adanan (zamanı belirlenmeyen) oruçlardır.

Bu oruçlar için belirlenen bir vakit olmadığından bunlar için imsaktan önce geceleyin niyet etmek lâzımdır. Bu oruçlara tan yeri ağardıktan yani imsak vakti geçtikten sonra niyet edilmez. Ramazan orucuna akşamdan itibaren kuşluk vaktine kadar niyet edilebilir. Şöyle ki; normal olarak oruca sahur yemeğini yedikten sonra niyet edilir. Ancak sahurda uyanamayıp yeme içme zamanının bittiği imsak vaktinden sonra kalkan bir kimse, güneş doğmuş olsa bile, kuşluk vaktine kadar o günün orucuna niyet edebilir. Yeter ki, imsak vaktinden sonra orucu bozacak bir şey yapmasın.

Sahura kalkmak istemeyen bir kimse akşamdan sonra yarının orucuna niyet edebilir, geceleyin kalkıp tekrar niyet etmesi gerekmez.

Niyet esasen kalp ile olur. Yani geceleyin, yarın oruç tutacağını kalbinden geçiren kimse niyet etmiş demektir. Oruç tutmak düşüncesi ile sahur yemeğine kalkan kimseninbu düşüncesi de niyettir. Oruca kalp ile niyet etmek yeterlidir. Ancak kalp ile yapılan bu niyeti dil ile söylemek daha iyidir. Bu sebeple, oruç tutacak olan kimse, hem içinden niyet etmeli, hem de dili ile: "Niyet ettim Ramazan-ı şerifin yarınki orucuna" diye söylemelidir. Her günün orucuna ayrı niyet etmek lâzımdır.


Sual: Nafile orucun da sevabı olur mu?
CEVAP
Oruç kazası olmayanın nafile oruç tutması çok sevaptır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Bir gün nafile oruç tutana kimseye, yeryüzü dolusu altın verilse, o orucun sevabını karşılamaz.) [İbni Neccar]

(Gizleyerek, bir gün nafile oruç tutana, Allahü teâlâ, Cennetini ihsan eder.) [Hatib]

Sual: Ramazandan sonra her ay oruç tutmak isteyen hangi günler tutmalıdır?
CEVAP
Her ay 3 gün oruç tutmak çok iyidir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Her [kameri] ayda, üç gün oruç tutmak, bütün yılı oruçlu geçirmek gibi sevaptır.) [Buhari]

(İbrahim aleyhisselam, her ayda 3 gün oruç tuttu. Allahü teâlâ da ona ömrü boyu oruç tutmuş gibi sevap verdi ve ömür boyu sanki yiyip içmiş gibi kuvvet, zindelik verdi.) [Beyheki]

(Her ay 3 gün oruç tutan, yılın tamamında oruç tutmuş gibi olur.) [Müslim]
(Her ay 3 gün oruç tutanın kalbindeki kin yok olur.) [Bezzar]
(Her ay 3 gün oruç tutanın kalbinin pası temizlenir.) [Nesai]

�Eyyâm-ı biyd� denilen kameri ayların 13, 14 ve 15. günleri de tutmak iyi olur. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Ayda 3 gün oruç tutan, ayın 13, 14 ve 15. günlerinde tutsun!) [Nesai]
(Her ay, eyyâm-ı biyd�de oruç tutan kimse, yılın tamamında oruç tutmuş gibi sevaba kavuşur.) [Nesai]

Sual: Zilhicce ayında oruç tutmanın fazileti nedir, hangi günlerde oruç tutmalı?
CEVAP
Kurban bayramının bulunduğu aya Zilhicce denir. Zilhicce ayının ilk on gününde yapılan ibadetlerin kıymeti çoktur. Bu husustaki hadis-i şeriflerden birkaçı şöyledir:
(Zilhiccenin ilk günlerinde tutulan oruç, bir yıl oruç tutmaya, bir gecesini ihya etmek de Kadir gecesini ihya etmeye bedeldir.) [İbni Mace]

(Zilhiccenin ilk on gecesinde yapılan amel için, 700 misli sevap verilir.) [Beyheki]

(Zilhiccenin ilk dokuz gününde oruç tutan, her günü için, helal malından yüz köle azat etmiş veya Allah yolundaki mücahidlere yüz at vermiş veya Kâbe�ye kurban için yüz deve göndermiş gibi sevaba kavuşur.) [R. Nasıhin]

(Bu on günün hayrından mahrum olan kimseye yazıklar olsun! Bilhassa dokuzuncu [Arefe] günü oruçla geçirmelidir! Onda o kadar çok hayır vardır ki, saymakla bitmez.) [T. Gafilin]

(Zilhiccenin ilk dokuz günü oruç tutana, her günü için bir yıllık oruç sevabı verilir.) [Ebul Berekat]

(Zilhiccenin ilk on günü fazilette bin güne, Arefe günü ise, on bin güne eşittir.) [Beyheki]

(Allah indinde zilhiccenin ilk on gününde yapılan amellerden daha kıymetlisi yoktur. Bugünlerde tesbihi, tahmidi, tehlili ve tekbiri çok söyleyin!) [Taberani]

[Tesbih: Sübhanallah,
Tahmid: Elhamdülillah,
Tehlil: La ilahe illallah,
Tekbir: Allahü ekber, demektir.]

İlk on günün kıymeti
Peygamber efendimiz, Zilhiccenin ilk on gününde yapılan amellerin, diğer aylarda yapılan amellerden daha kıymetli olduğunu bildirince, Eshab-ı kiram, (Ya Resulallah, Allah yolundaki cihaddan da mı daha kıymetlidir?) dediler. Peygamber efendimiz, cevabında buyurdu ki:
(Evet cihaddan da kıymetlidir. Ancak canını, malını esirgemeden harbe gidip şehit olan kimsenin cihadı daha kıymetlidir.) [Buhari]

Ebüdderda hazretleri buyurdu ki:
(Zilhiccenin ilk 9 günü oruç tutmalı, çok sadaka vermeli ve çok dua ve istiğfar etmelidir! Çünkü Muhammed aleyhisselam, (Bu on günün hayır ve bereketinden mahrum kalana yazıklar olsun) buyurdu. Zilhiccenin ilk 9 günü oruç tutanın, ömrü bereketli olur, malı çoğalır, çoluk çocuğu belalardan muhafaza olur, günahları affolur, iyiliklerine kat kat sevap verilir, ölürken kolay can verir, kabri aydınlanır, Mizanda sevabı ağır gelir ve Cennette yüksek derecelere kavuşur.) [Şir�a]

Sual: Arefe günü oruç tutmanın önemi nedir?
CEVAP
Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Arefe günü tutulan oruç, bin gün [nafile] oruca bedeldir.) [Taberani]

(Aşure günü orucu bir yıllık, Arefe günü orucu da, iki yıllık [nafile] oruca bedeldir.) [T.Gafilin]

(Arefede tutulan oruç, iki bin köle azat etmeye, iki bin deve kurban kesmeye ve Allah yolunda cihad için verilen iki bin ata bedeldir.) [T.Gafilin]

Sual: Receb ve Şaban aylarında oruç tutmanın fazileti nedir?
CEVAP
Receb ayı, hürmet edilmesi gereken dört kıymetli aydan birisidir. Resulullah efendimiz, Receb ayına çok değer verir ve "Ya Rabbi, Receb ve Şabanı bizler için mübarek kıl ve bizi Ramazana eriştir" diye dua ederdi. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Haram aylar, Receb, Zilkade, Zilhicce ve Muharremdir.) [İbni Cerir]

(Haram aylarda Perşembe, Cuma ve Cumartesi günleri oruç tutana iki yıllık ibadet sevabı yazılır.) [Taberani]

(Haram aylarda bir gün oruç tutup bir gün yemek çok faziletlidir.) [Ebu Davud]

(Receb ayında Allahü teâlâya çok istiğfar edin; çünkü Allahü teâlânın, Receb ayının her vaktinde Cehennemden azat ettiği kulları vardır. Ayrıca Cennette öyle köşkler vardır ki, ancak Receb ayında oruç tutanlar girer.) [Deylemi]

(Allahü teâlâ, Receb ayında oruç tutanları mağfiret eder.) [Gunye]

(Receb-i şerifin bir gün başında, bir gün ortasında ve bir gün de sonunda oruç tutana, Recebin hepsini tutmuş gibi sevap verilir.) [Miftah-ül-cenne]

(Ramazan ayı dışında Allah rızası için bir gün oruç tutan, iyi bir yarış atının bir asırda alacağı mesafe kadar Cehennemden uzaklaşır.) [Ebu Ya�la]

(Receb büyük bir aydır. Allahü teâlâ bu ayda hasenatı kat kat eder. Receb ayında bir gün oruç tutan, bir yıl oruç tutmuş gibi sevaba kavuşur. 7 gün oruç tutana, Cehennem kapıları kapanır. 8 gün oruç tutana Cennetin 8 kapısı açılır. On gün oruç tutana, Allahü teâlâ istediğini verir. 15 gün oruç tutana, bir münadi, "Geçmiş günahların af oldu� der. Receb ayında Allahü teâlâ Nuh aleyhisselamı gemiye bindirdi ve o da, Receb ayını oruçlu geçirdi. Yanındakilere de oruç tutmalarını emretti.) [Taberani]

(Receb ayında, takva üzere bir gün oruç tutana, oruç tutulan günler dile gelip "Ya Rabbi onu mağfiret et" derler.) [Ebu Muhammed]

Şaban ayı
Hz. Âişe validemiz buyuruyor ki:
(Resulullahın, hiçbir ayda, Şaban ayından daha çok oruç tuttuğunu görmedim. Bazen Şabanın tamamını oruçla geçirirdi.) [Buhari]

Şaban ayında niçin çok oruç tuttuğu sorulduğu zaman Resulullah efendimiz buyurdu ki:
(Şaban, öyle faziletli bir aydır ki, insanlar bundan gafildir. Bu ayda ameller, âlemlerin Rabbine arz edilir. Ben de amelimin oruçlu iken arz edilmesini isterim.) [Nesai]

Bu konudaki hadis-i şeriflerden bazıları şöyledir:
(Ramazandan sonra en faziletli oruç, Şaban ayında tutulan oruçtur.) [Tirmizi]

(Şabanda üç gün oruç tutana, Hak teâlâ, Cennette bir yer hazırlar.) [Ey oğul ilmihali]

Bünyesi zayıf olanın, Şabanın 15 inden sonra oruç tutmayıp, farz olan Ramazan-ı şerif orucuna hazırlanması iyi olur. Sağlığı yerinde olan ise, Şaban ayının çoğunu, hatta tamamını oruçlu geçirebilir.

Berat gecesi
Berat gecesi, Şaban ayının on beşinci gecesidir. Yani 14 Şabanın bittiği günün gecesidir.

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Şabanın 15. gecesini ibadetle, gündüzünü de oruçla geçirin! O gece Allahü teâlâ buyurur ki: �Af isteyen yok mu, affedeyim. Rızk isteyen yok mu, rızk vereyim. Dertli yok mu, sıhhat, afiyet vereyim. Ne isteyen varsa, istesin vereyim� Bu hâl, sabaha kadar devam eder.) [İbni Mace]

Sual: Şevval ayında tutulan orucun fazileti nedir?
CEVAP
Her zaman oruç tutmak sevaptır. Hadis-i şerifte, (Oruç, Cehennem ateşinden koruyan bir kalkandır) buyuruldu. (Buhari)

Şevval ayında tutulan orucun çok sevabı vardır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Ramazandan sonra Şevval ayında da 6 gün oruç tutan, anasından doğduğu günkü gibi günahsız olur.) [Taberani]

(Ramazan orucu ile Şevvalde de altın gün oruç tutan, bir yıl oruç tutmuş sayılır.) [İbni Mace]

(Ramazan ayı orucu on aya, Ramazandan sonra tutulan 6 gün oruç da iki aya mukabil olur ki, böylece bir yıl oruç tutma sevabına kavuşulur.) [İbni Huzeyme]

Bazı âlimler, bu 6 gün orucun vakit geçirmeden, bayramdan sonra hemen tutulmasının iyi olacağını bildirmişlerdir. Bu oruçları aralıklı tutmak da caizdir.

Şevval ayında tutulan nafile veya kaza oruçlarını pazartesi ve perşembe günleri tutmak daha iyidir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Ameller, pazartesi ve perşembe günleri arz olunur. Ben de amelimin oruçlu iken arz olunmasını isterim.) [Tirmizi]

(Pazartesi ve perşembe, günahların affedildiği gün olduğu için oruç tutuyorum.) [Müslim]

(Cennetin kapıları pazartesi ve perşembe günleri açılır.) [Müslim]

Sual: Şevval ayına girdik. 6 gün orucuna başladım. Ramazanda âdet olduğum zaman tutamadığım oruçlarım oldu. 7 gün tutamadım. 6 günlük oruç diğerinin yerine geçer mi? Yoksa 13 gün oruç tutmam mı gerekiyor?
CEVAP
Altı gün orucu tutarken kazaya da niyet ederseniz hem kazanız ödenmiş olur, hem de Şevval ayında oruç tutma sevabına kavuşmuş olursunuz. 7 gün kaza tutarsanız borcunuz kalmaz.

Sual: Şevval ayında tutulan altı gün orucu (kaza ve nafile oruca niyet ederek) peş peşe tuttuk. Kimisi Pazartesi-Perşembe tutulması gerektiğini söylediğinde kötü bir niyet olmadan, bir an önce tutmak manasında (Altı gün orucu bir an önce tutup kurtulalım) dediğimiz oldu. Bir mahzuru var mı?
CEVAP
Oruç tutan adamın kötü niyeti olur mu? Siz onu kendinize bir görev hissettiğiniz için öyle dediniz. Namaz için de aynı şey söylenir. (Hele şu namazı bir an önce kılalım veya önce namazı kılalım da kurtulalım) demek küfür olmaz. Çünkü borçtan bir an önce kurtulmak demektir.

Sual: Biz komşularla altı gün oruçlarımızı tuttuk. Bir hanım, kadınların tutması gereken bir borcu varsa, bu altı gün nafile orucu tutamaz dedi. Bu doğru mu?
CEVAP
Farz namaz borcu olan nafile ve sünnet kılamaz, ancak oruç tutabilir. Çünkü ikinci ramazana kadar borcunu ödeyebilir. Ama bu altı günleri tutarken kazaya da niyet ederse hem bugünlerde oruç tutmuş olur hem de kazasını ödemiş olur.

Sual: Şevval ayında tutulan 6 gün oruç, şevval ayı içerisinde hangi gün olursa olsun tutulabilir mi?
CEVAP
Evet, 30 gün içinde altı gün oruç tutulur.

Sual: Ben 6 gün orucuna başladım. İkincisini bugün tutacağım. Ancak dün gece biraz uykulu idim, yemeği yiyip yattım. Sabah kalktığımda niyet etmediğimi hatırladım. Ancak gece yatarken hanımıma "ben sahura kalkacağım yarın ve diğer günler (14-15. günler de) oruç tutacağım dedim. Böyle yapmam niyet yerine geçer mi?
CEVAP
Sahura kalkıyor hem de yemek yiyorsunuz. Bu niyet yerine geçer. Hatta acele edip, vakit bitmeden şunu içeyim şunu da yapayım deniliyor, bunlar da niyettir.

Sual: Aşure günü tutulan oruca kaza diye niyet edince, hastalık vb...sebeple orucu bozmak zorunda kalan kişi, bunun için kaza mı kefaret mi tutmalı?
CEVAP
Kazamız varsa zaten kaza edeceğiz, yoksa nafile olacağı için tekrar tutmak vaciptir.

Sual: Tam olarak kaza borcumu hatırlamıyorum; bu yüzden her nafile orucu tutarken, son kazaya kalan ramazan orucumu tutmaya diye niyet etsem sakıncası olur mu?
CEVAP
Çok iyi olur.

Sual: Nafile orucu sebepsiz bozmak uygun mu?
CEVAP
Nafile orucu, sebepsiz bozmak günahtır. Bozunca kaza etmek de gerekir.

Sual: Bir kişi yiyecek bir şey bulamazsa veya yemek hazırlamaya üşenirse, oruç tutsa caiz olur mu?
CEVAP
Çok iyi olur.

Sual: Şabanın 14. mü, 15. günü mü oruç tutulur?
CEVAP
Onbeşinci günü tutulur.

Sual: Her pazartesi günü oruç tutmayı âdet edinen, Nevruz günü pazartesine geldiğinde, yine oruç tutsa, mekruh olur mu?
CEVAP
Mekruh olmaz.

Sual: Savm-ı davud, yani bir gün yiyip bir oruç tutmak cumartesi ve mekruh güne denk gelse caiz mi?
CEVAP
Mahzuru olmaz. En faziletli oruçtur.

Sual: Sükut orucu var mı?
CEVAP
Yoktur.

Sual: İmsaktan sonra, nafile oruca niyet edip, dahveden önce, oruç tutmaktan vazgeçenin, bu orucu kaza etmesi vacip olur mu?
CEVAP
Evet.

Sual: Şabanın 15. günü, cumartesine gelse, sadece bu gün oruç tutulur mu?
CEVAP
Bir gün öncesi ile veya bir gün sonrası ile tutulmalıdır.

Sual: Sadece cumartesi günleri oruç tutmam da mahzur var mı?
CEVAP
Yalnız cumartesi günü oruç tutmak mekruhtur.

Sual: Oruç neden cumartesi günü tek tutulmaz?
CEVAP
Cuma günü tek tutmak sünnet diyen ve mekruh diyen âlimler vardır. İhtiyaten tek tutmamak iyi olur. Ama hadis-i şerifte cumartesi günü tek tutmayın buyuruluyor. Sebebi bildirilmiyor. Cumartesi Yahudilerin önemli bir günüdür. Onlara benzememek için olabilir. Başka hikmetleri de olabilir.

Sual: Kaza orucu olmayanın, tuttuğu kaza orucu nafile mi olur?
CEVAP
Evet.

Sual: Nafile orucu, mesela arkadaş davet ettiği için bozunca sonra o orucu kaza gerekir mi?
CEVAP
Kaza etmek vaciptir. Vacip demek, o orucu yeniden tutmak lazım olur demektir.

Sual: Bir olay için, mesela sınav vb...ya da korktuğumuz bir yere giderken veya korktuğumuz bir olayın sonucunun hayırlı olması niyetiyle nafile oruçlu olmanın fazileti hakkında bilgi verir misiniz?
CEVAP
Oruçlu olmak, abdestli olmak, zikretmek elbette faydalıdır. Kaza borcunuz olmasa bile, oruca niyet ederken, kazaya niyet etmek daha uygundur.

Sual: Hadis-i şerifte (Şevval ayında da 6 gün oruç tutan, anasından doğduğu günkü gibi günahsız olur) buyuruluyor. Yani bir anlamda kabul olunmuş, hakiki tevbe-i nasuh gibi oluyor mu?
CEVAP
Hayır tevbe gibi olmaz. Tevbe pişman olup günahları terk etmektir. Yani artık bir daha günah işlememek demektir. Şevvalde 6 gün oruç tutanın böyle bir niyeti yok. O yine günahlarına devam edecek, sadece oruç tutmakla sevap işliyor, sevabı kadar günahı affoluyor. Sonra bu günahlar büyük günahlar için değil, küçük günahlar içindir. Büyük günahları, insan ve hayvan hakları kendisine veya vârislerine ödenmedikçe günahları affedilmez. Nafile ibadetin sevabına kavuşabilmek için imanda ve farzlarda kusurlu olmamak, haramlardan kaçıp günahlara tevbe etmek ve o işi ibadet olarak yapmaya niyet etmek şarttır. Abdest alanın da bütün günahları affolur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Abdest alan bütün günahlardan temizlenmiş olur.) [Müslim]
Bu da aynen Şevvaldeki oruç gibidir. Küçük günahlardan temizlenmiş olur.

Sual: Oruç tutarken bir davete gidilince, orucu bozmak günah mıdır?
CEVAP
Nafile oruç tutarken uygun bir davete gidilince, orucu bozmak günah değildir. Bir mümin arkadaşı sevindirmek ve onu üzmemek için davetine gidilir. Davete gidip de orucunu bozmayan bir kimseye Peygamber efendimiz, (Arkadaşın senin için bu kadar külfete girdiği halde, sen hâlâ �Oruçluyum� diyorsun. Şimdi ye, sonra yerine bir gün tutarsın) buyurdu. (Dare Kutni)

Yine buyurdu ki:
(Davete giden, Ramazan, kaza ve adak orucu değilse, [nafile] orucunu bozsun!) [Taberani]

(Din kardeşinin hatırı için nafile orucu bozana, bin günlük oruç sevabı yazılır. Bu orucu kaza edince de iki bin günlük sevap yazılır.) [Şir�a]

Öğleden sonra, bir zaruret olmadıkça, nafile orucu bozmamalıdır! Hadis-i şerifte, (Nafile oruç tutan kimse, öğleye kadar muhayyerdir) buyuruldu. (Taberani)

Sual: Cuma günü kaza orucu tutmak mekruh mu?
CEVAP
Cuma günü nafile oruç tutmak müstehaptır. Yani mahzuru olmaz. Kaza orucu tutmak da böyledir. Bazı âlimler Cuma günü tek başına nafile oruç tutmak mekruh dediği için, bütün âlimlere uymak gayesiyle yalnız Cuma günü oruç tutmamak daha uygun olur. Bir ihtiyaçtan dolayı tutulursa mekruh olmaz.