26 Haziran 2011 Pazar

Kalbin İlacı Zikrin Nurudur





Hasan-ı Basri k.s. Hazretleri’ne birisi:


- Ey Hasan, gönlüm kasvetle dolu. Ne yapayım? deyince,

- Allah’ın zikri ve Rabbine tevbe, istiğfar ile yumuşat, buyurmuştur.



Nefis pak olup, kalp de münevver olursa o zaman Rahman’ın kokusu gelir. Necis olan nefsin kokusu sahibinde bulundukça, yaptığı amellerin nuru semaya ulaşmaz. Böyle amel, sahibine istenilen faydayı vermez. Dualar makbul olmaz. Allah’a ancak pak bir gönül ve pak bir dille yaklaşabiliriz.


Zikrin bir kudsiyeti vardır. Zikreden zakire Allah katından indirilen bir feyz vardır. Onu anlatmak adet olmamış. İşleri, işaretleri anlatılmış; şifaları, halleri gösterilmiş. Esrarını Rabbim bilir.


Her zikredene bir “lebbeyk” diyen vardır. Çünkü kim Allah’ı zikrederse muhakkak onun zikrine buyur kulum denir.
Zikredememek nefsin işidir. Zikrettirmemek nefsin ustalığıdır. Şeytanın hıyanetidir. Çünkü zikir ile nefsin helâk olacağını bilir.
Bir adamın beşbin kere meşakketle , zorla nefsine çektirdiği zikir, muhabbetle çekilen yüzbin zikirden daha faziletlidir. Niye? Çünkü muhabbetle çekenin mücahedesi zahmetle çekeninkinden azdır. Muhabbetli çektiği için feyzi çok olur. Zahmetle çekenin de Allah katında sevabı ve yakınlaşması çok olur.


Zikir, tasavvufun meyvesidir, müridin bineğidir. Şeytanı öldürmek için en iyi silahtır.


Arifler, zikrin kudsiyetini , nurlu olmasını kalbin cilasına ve nefsin ıslahına bağlamışlar. Onun için ahir zamanda zikredenler az oldu. Namazlarda zikredenler az oldu, camilerde zikredenler az oldu. Çünkü cins cinsi çeker.


Eğer sen tevbe eder, bir kâmil mürşidle nefsinin ıslahına ve kalbinin cilasına çalışırsan, o mürşid sana zikir verir.
Zikir, tevbe niyetiyle, ıslah niyetiyle çekildiği için, nuru ağzın ve kalbin pis kokusunu izale eder. “Soğan ve sarmısak yiyen camiye gelmesin” emrine binaen insan nasıl karanfil, tarçın ve daha nice çeşit kokuyla kötü kokuyu gidermeye çalışıyorsa, zikrin nuraniyeti de kalbin ve nefsin kötü kokusunu izale eder.

Hocalar sevap kastıyla zikretmeyi çok tavsiye etmişlerdir. Ama sevabın ötesinde asıl fayda nefsin ıslahı, terbiyesidir, Allah’a yakınlaşmadır. Fakat zikreden ne kadar çok zikrederse etsin, kendi vasıfları bozulursa, zikri de kalitesi düşük meyve gibi olur. Sevabı vardır elbette, ama özürlü ağacın meyvesi gibidir.



Tevbe-i nasuh ile tevbe edip yüzünü Allah’a çevirenin, kâmil bir velinin huzurunda inabe tevbesiyle, nasuh tevbesiyle nefsinden utanıp Allah’a sığınanın zikri ise, gönüle merhem, nefsin ıslahına vesile olur.



Emekli yarbay

Mehmet Ildırar