11 Temmuz 2008 Cuma

Şu insanlar perişan olsun ...

Ebu Hureyre’den:

"Altına, gümüşe (paraya), kadifeye ve yünlü kumaşa kul (köle) olan perişan olsun.

Böyle kimselere (bir nimet) verilirse sevinir. Verilmezse üzülür, mutsuz ve şikayetçi olur."

(Buhari - 2886)

Hadiste, müslümanın kendini dünya lezzetlerine bağımlı hale getirmesinin ve lüks yaşamın kölesi kılmasının doğru olmadığına işaret edilmektedir.

Ve Efendimiz bu anlayıştaki insanlardan hoşlanmadığını açıkça belirtmektedir.

Lükse alışan insan, devamlı isteyen, doymak bilmeyen insandır. İstekleri yerine gelince sevinir, şımarır; isteklerini elde edememe durumunda da büyük bir bunalıma düşer. Hayatından şikayete başlar.


Kuran’ın fazileti ...

Ebu Umame’den:

"Kur´an´ı okuyun. Çünkü o, kıyamet günü, okuyanlarına şefaatçı olarak gelir."

(Müslim/Müsafirîn, 252)

"En hayırlınız, Kur´an´ı öğrenen ve başkalarına da öğretendir."

(Buhari)

Hadiste ifade edildiği gibi, en hayırlı mü´min, Kur´an´ı öğrenmek ve başkalarına da öğretmekle meşgul olan insandır.

Kur´an kıyamet gününde okuyucularına şefaatçılık yapacağı da ifade edilmiştir.

Kur´an öğrenmek, Allah´a kulluk görevimizi yapabilmek ve namazda okuyabilmek için de bir vecibedir.


O aksırınca Allah’a hamdetti ...

Hazreti Enes’den:

"İki kişi Peygamberimizin yanında aksırdı.

Allah Resûlü, bunlardan birine ‘Yerhamukellah: Allah sana rahmet etsin.’ dedi; diğerine ise demedi.

Efendimiz’in kendisine rahmet dilemediği adam:

- Filanca aksırdı ona yerhamukellah dedin. Ben aksırdım, bana ise (niye) demedin? diye sordu.

Allah Resûlü ona şöyle buyurdu:

- O aksırınca Allah’a hamdetti, sen ise hamd etmedin."

(Buhari/Edeb 127; Müslim/Zühd 53; Ebu Davud/Edeb 102; Tirmizi/Edeb 4)

Aksıran, ancak Allah´a (celle celaluhu) hamdederse, rahmet duasına hak kazanır.

Salât ve selamın önemi ...

"Bana bir kere salât ve selam getirene Allah 10 kere rahmet eder."

(Müslim)

"Kıyamet günü insanların bana en yakını, içinizde üzerime salât ve selamı en çok olanınızdır."

(Tirmizi)

Allah Resûlü, bir çeşit rahmet duası olan salavat getirilmesini çok sevaplı bir amel olarak teşvik etmektedir.

Allah Resûlü’ne, çok salavat getirenler, yarın ahirette, onun şefaatine nail olarak en büyük mükafatı alacaklardır.


Her durumda Allah’ı anardı ...

"Resûlullah her hal ve durumda Allah’ı anardı."

(Müslim)

Mü’min, hayatın her anında, yaptığı hareket ve davranışların tüm safhalarında Allah’ı anmalı, onun emir ve yasaklarını hiç unutmamalıdır.

Allah´ı unutmak, insanı gaflete atar. Yaptığı hareketlerin Allah’ın rızasına uygun olup olmadığını kontrolden geçiremez. Gaflet içindeyken de, hatalara, günahlara düşmekten kendini frenleyemez.

Bu gafletten kurtulmanın, hayatını istikametli bir şekilde tanzim etmenin yolu, içinde bulunduğu her hal ve her durumda Rabbini unutmamaktır.

Onun huzurunda ve murakabesi altında olduğunun bilinci içinde hayatını geçirmektir.


Selam berekettir ...

Hazreti Enes’den:

"Ey oğulcağızım!

Ailenin yanına girdiğin zaman selam ver ki, senin üzerine ve aile bireylerine (bu selam) bir bereket olsun."

(Tirmizi)

Selamlaşma, sadece sokakta birbirleriyle karşılaşan tanıdık-tanımadık kişiler arasında cereyan eden bir görgü ve nezaket kuralından ibaret değildir.

Selamlaşma, aynı zamanda bir rahmet duası, muhatabına güvence sözü, hatta toplumda bir bereket vesilesidir.

Kişi kendi evine girdiğinde, hanımına, çocuklarına, bitişikteki konu komşuya da selam verilmelidir.

Bu anlamda aile içinde, çok yakın çevrede yapılan selamlaşmanın, berekete sebep olacağı hadiste ifade olunmaktadır.





Yüz şehidin sevabını kazanmak isteyenlere

"Ümmetimin fesâda düştüğü zamanda, kim benim sünnetime uysa, yüz şehidin ecrini, sevabını kazanabilir."

İbni Adiy, el-Kâmil fi´d-Duafâ, 2:739; el-Münzirî, et-Terğîb ve´t-Terhîb, 1:41; Taberânî, el-Mecmeu´l-Kebîr, 1394; Ali bin Hüsâmüddin, Müntehebâtü Kenzi´l-Ummâl, 1:100; el-Heysemî, Mecmeu´z-Zevâid, 7:282.

Müslümanların kafalarının karıştırılmaya çalışıldığı, bid'aların istila ettiği bir dönemde, kim Allah Resulünün sünnetine yapışırsa yüz şehidin sevabını kazanabilir. Burada önemli olan şartların zorluğuna rağmen sünnete yapışmak, bu konuda azim göstermek, gayret etmek ve niyeti muhafaza etmektir.


Sevinç Meleği ...

Cafer bin Muhammed, dedesinden rivayet ediyor:

"Bir kimse, bir mü’mini sevindirince, Allah verdiği bu sevinç sebebiyle, onun için bir melek yaratır.

Kul, kabrine vardığında, o Sevinç Meleği gelir ve ölen kişiye:

- Beni tanıyor musun? der.

Ölen kişi:

- Sen kimsin? diye sorar.

Sevinç Meleği:

- Ben filancaya verdiğin sevinç(ten yaratılan melek)im. Bugün senin yalnızlığında sana dost olacağım ve sorgu meleklerine vereceğin cevapta sana telkinde bulunacağım. Kıyamet günü göreceğin dereceleri sana seyrettireceğim. Senin için Rabbinin yanında şefaatçilik yapacağım. Sana cennetteki yerini göstereceğim." der.

(İbn-i Ebid-dünya/sevap)


Kardeşlerimi bir görsem ...

Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) bir gün sahabelerine:

"Ah keşke bana doğru, havuza gelen kardeşlerimi bir görsem de, içlerinde şerbetler olan kaselerle onları karşılasam. Cennet´e girmeden önce, onlara (Kevser) havuzumdan içirsem."

Bu sözleri üzerine ona denildi ki:

"Ey Allah’ın Resulü biz senin kardeşlerin değil miyiz?"

O şöyle cevap verdi:

"Sizler benim ashabımsınız (arkadaşlarımsınız). Benim kardeşlerim de beni görmedikleri halde bana inananlardır. Mutlaka ben Rabbimden sizinle ve beni görmeden iman edenlerle gözlerimi aydınlatmasını istedim" (1).

Bir başka benzer hadis-i şerifte de şöyle buyurur:

"Mutlaka kardeşlerime kavuşmamı arzuladım." (Bunun üzerine kendisini dinleyenler) şöyle dediler:

"Biz senin kardeşlerin değil miyiz?"

O şöyle cevap verdi:

"Sizler benim ashabım ve kardeşlerimsiniz. Benden sonra da beni görmedikleri halde bana inanan bir topluluk gelecektir."

Bir zaman geçtikten sonra da şöyle buyurdu:

"Ey Ebû Bekir, senin beni sevdiğini duyduklarından dolayı seni seven bir kavmi sevmek istemez misin? Sen de Allah’ın kendilerini sevdiği kimseleri sev." buyurdu. (2)

---

Bu hadis-i şeriflerde de, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) ahir zamanda, ümmetin fesadı zamanında, ihvanlarının (kardeşlerinin) bulunacağından söz ediyor. "Kardeşlerim" dediği kimselere iştiyak duyuyor. Ahirette kevser havuzu başında iken havuza doğru gelecek sağlam imanlı kardeşlerini görmeyi çok istiyor, onlara kevser havuzundan su dağıtmayı arzuluyor.

Şu halde Peygamber´in (aleyhissalâtu vesselâm) iştiyakına, hasretine sebep olan o kimselerin herhalde, fedakar, sadık, metin, İslam için kendini ortaya koyabilen, bütün itilme-kakılma, horlanma, kınanmalara karşı yılmadan, aldırmadan Resulullah´ın (aleyhissalâtu vesselâm)ve ashabının yolunda olabilen kimseler olması gerekir. Bunlar Resulullah´ın kardeşleridir. O (aleyhissalâtu vesselâm), bunlara "kardeşlerim", ashabına "arkadaşlarım" ünvanını veriyor.

Hazreti Peygamberin kardeşlerim dediği bu bahtiyarların, O´nu görmeden kuvvetli bir imanla O´na ve getirdiklerine inanmaları son derece önemlidir.

Ayrıca bu kimselerin önemli bir özelliği, Hazreti Ebû Bekiri Resulullah’ı sevdiğinden dolayı sevmek veya, Ebu Bekir (radıyallahu anh) gibi, Resulullah’ı seven sahabeleri sevmektir.

Sahabelerin haline bakılırsa, onlar da ilerde gelecek bu iman erlerine, hidayet nurunun aydınlığından sapmayanlara karşı büyük bir ilgi duyuyorlar. Bu kimselerin cennete girmeden önce kevser havuzu başına geleceklerinden bahsedildiğine ve Resulullah’ın onlara olan iştiyakına bakılırsa, onlar Resulullah’tan sonraki tehlikeli dönemde gelmelerine rağmen, imanlarını muhafaza edecekler, imanla kabre girecekler, cennetlik olacaklardır. (3) Yani Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) onların imanla kabre gireceklerini haber vermektedir.

Kaynaklar:

1. Ramûzu’l-Ehadis s. 361, 4460 hadis (Ebu Nuaym, İbn-i Ömer´den) Ayrıca bk. Hak Dini IV, 2731 (Yuns suresi 62. ayeti ile ilgili olarak Evliyaullah´a havf, hüzün olmayacağı açıklanırken benzer bir hadis-i şerifin mealinden söz edilir): Hayatu´s-Sahabe. II, 567-568 (iki uzun hadisle buradaki hakikata temas ediliyor.

2. Age. s. 461. 5719 hadis. (İbn-i Asakir Bera b. Azib´den).

3. Benzer hadisler için bk. el-Metalibu’l-Aliye, 4241, 8424, Müslim, Taharet, 395 Kenu´l-Ummal, 345, 84.


Peygamber ve Şehitlerin gıbta edeceği kimseler ...

Hazreti Ömer’in rivayetine göre, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) şöyle buyurmuştur:

"Mutlaka Allah’ın kullarından bazı insanlar vardır ki, onlar ne Peygamber, ne de şehitlerdir. Fakat kıyamet gününde, Allah katındaki makamlarından dolayı nebiler ve şehitler onlara gıpta edecekler."

Sahabeler dediler:

"Ey Allah’ın Resulü bize haber ver, onlar kimlerdir?"

Resulullah:

"Onlar öyle bir topluluk ki, aralarında bir akrabalık, alıp verecekleri mal-mülk olmaksızın Allah için birbirlerini severler. Hem, vallahi şüphesiz onların yüzleri pırıl pırıl nurdur. Şüphesiz onlar nur üzerindedirler. (İşleri nurdur) insanlar korktuğu zaman onlar korkmazlar, halk mahzun olduğu zaman onlar mahzun olmazlar" (1) buyurdu ve şu ayeti okudu: "iyi bil ki, Allah’ın velilerine, sevdiklerine korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir."

Bir başka rivayet de şöyledir:

"Mutlaka Allah’ın kullarından, nebilerin ve şehitlerin kendilerine gıpta edecekleri kullar vardır. Sahabeler tarafından denildi ki: Onlar kimlerdir ey Allah’ın Resulü, bize haber ver ki onları sevelim. Resulullah onların bu isteği üzerine, şöyle buyurdu: Onlar öyle bir topluluktur ki, aralarında mal (ticari ilişki) ve akrabalık olmaksızın birbirlerini severler. Onların yüzleri nurdur. Nurdan minberler üzerindedirler. Halk korktuğu zaman korkmamayı sürdürürler. İnsanlar mahzun oldukları zaman onlar üzülmezler" dedi ve sonra "Dikkat edin! Mutlaka Allah’ın evliyası için korku yoktur, onlar mahzun da olmazlar." ayetini okudu. (2)

Kaynaklar:

1. Mecma'ût-Tefasir (Lubabu´t-Te´vil) III, 267; Hak Dini IV, 2731; Tefsiru´l-Kurani´l-Azim, II, 422-423; III, 291

(Nur Sûresi 35. ayeti tefsir edilirken, Nur üzerinde olan kimse hakkında: "kelamı nurdur, ameli nurdur, medhali nurdur, mahrecleri nurdur, kıyamet gününde dönüşü nura cennetedir" açıklaması yapılır. Ayrca bk. Hak Dini IV, 2730; Yunus, 64. ayeti ile ilgili olarak yüzleri nur, nurdan mimberler üzerinde olan müminlerden, Allah’ın evliyasından bahsedilmektedir. Ayrıca bk. Tefsiru’l-Kurani’l-Azim II, 423. Her muttaki Allah’ın evliyasıdır. Yine yüzleri nur olan kimselerin, onlar olduğu belirtilir. Ayrıca, III, 291: O Allah velilerinin, kelamları nur amelleri nur, medhalleri nur, mahrecleri nur, varacakları yer cennet de nurdur.

2. Tefsiru’l Kurani’l-Azim II, 422; Hak Dini IV, 2731; Riyazu’s-Salihin s. 874.


Müslüman görüntüsüne dikkat etmelidir

"Ashabım! Sizler mü'min kardeşlerinizin yanına varacaksınız. Binaenaleyh binek hayvanlarınıza dikkat ediniz. Kıyafet ve elbiselerinizi düzeltiniz ki; insanlar arasında parmakla gösterilecek gibi olasınız. Çünkü Allah-u Teâlâ, çirkinliği, çirkin söz söylemeye özenen kimseleri sevmez."

(Ebu Davud)

Demek ki herhangi bir ziyarete giderken gerek binilen vasıtaya ve gerekse giyinilen elbiseye iyi dikkat etmek gerekir. Zaten Hazret-i Peygamber de ziyaretçilerin karşısına çıkmadan önce saçlarını iyice tarar ve en iyi elbisesini giyerdi.


Haya (utanmak) imandandır ...

Abdullah İbn-i Ömer anlatıyor:

"Peygamberimiz utangaçlığından dolayı (yakınlarından) birisini azarlayan bir adama rastladı.

Adam, şöyle diyordu:

- Sen (ne kadar çok) utanıyorsun.

Sanki "bu utangaçlık sana çok zarar verir" der gibi konuşuyordu.

Resûlullah, o adama dedi ki:

- Onu bırak. Zira haya (utanmak) imandandır."

(Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi)

Utanma duygusu, insanı pek çok kötülüklerden ve günahlardan frenliyen, Allah’ın hoşlandığı bir haslettir. Bu haslete sahip olmak, kişi için bir noksanlık değil, aslında kötülüklerden bir savunma ve korunma mekanizmasıdır.

Ancak utanma duygusu ile içine kapanıklılığı ve çekingen mizaçlılığı birbirine karıştırmamalıdır. İnsanı toplumda aciz ve beceriksiz duruma düşüren hal, utanma duygusu değil, içine kapanık olma psikolojisidir.


www.resulullah.org

Hiç yorum yok: